hakkim yok

Gecenin ıssızlığında kızıl saçlarını dağıtarak geliyordun, sisli karanlık sokağın ortasından.

Elinde bir gelincik; ateş renginde, bense neredeyim bilemiyorum. Gözlerin yorulmuş ağlamaktan, zihninse bulanık besbelli. Yürümeyi yeni öğrenmiş bebekler gibi yalpalıyorsun düz yolda. O yol hiç bitmiyor ve sen devam ediyorsun...

Bir yağmur boşalıyor ıssız geceye; saçların, vücudun sırılsıklam. Açıyorsun kollarını göğe doğru, atıyorsun çiçeği elinden ıslanmış sokaklara... Katıyorsun gözyaşını haykıran yağmurlara. Alnından süzülüyor damlacıklar ve sen hala yürüyorsun, üstelik; çiçeğin yok artık. Üstelik yalnızsın, üstelik sen beni sevdiğin halde, benim olduğun halde yanına sokulamıyorum. Üstelik seni edepsizce gözleyip, usul usul ağlıyorum…

Oysa ki seni ne çok sevmiştim ve sen bana her şeyini vermeye hazırdın. Benim için, benim gibi ruhsuz bir insana o kocaman sevgi dolu yüreğini verdin...

Üzgünüm hayatım; yapamadım... Olmadı... Duvarlara anlatıyorum bunları, sana yüzüm yok sokulmaya...

Sen... Neyse; yine söylemeyeceğim nedenini bu üzüntünün. Bıktım bu kahırdan artık. Bu soğuk gecede olmalıydım yanında, dindirmeliydim seni sırılsıklam yapan bu hain yağmuru.

Dengem altüst şu an...

Ya şu an ne çok yanına gelip, hala havada olan ellerini indirip, belini usulca sarmak, sana haksızlık ettiğimi haykırmak istiyorum sevgilim.

Yok yok, senin gibi kutsal bir varlığa "sevgilim" demeye bile hakkım yok benim...

İçimdeki tüm isyanlara ve yaşadığım med - cezirlere rağmen seni çok seviyorum...