GizLi Öznem'e

Gece...gece yarısı..
Kendimle kaldığım anda yine yazmak,sana yazmak...
İlk başta dedim "yazmasam mı" diye kendime,
ama sonra yine doldurdum mürekkebimi,kalemim düştü beyaz yollara,
"sen"in izini bulmaya.

Aşk mektubu değildir bu yazdığım,sadece kalemimin coşkunluğu tuttu yine,
"sen"li cümleleri özlemiş,benim seni özlediğim gibi...
Düşündüğün gibi "kapalı kutu" olabilirim belki
ama çekinmeden belki de milyon kez,
istesen de istemesen de kağıtlara dökerim sana olan sevgimi
seni hissettiğimi...

Her bir yanı odamın "sen" oldu yine...
Nedensiz, mecalsiz "seviyorum"lar dökülüyor benden yine.
Durduramadığım gücüm sana işliyor yine, seninle...
Söyleyemediklerini,cesarete erip döküverirmiş mektuplara insan,
ama benim sana söyleyemediğim yok ki?

Ne kadar çok "sen"le başlayan cümle varsa -
"seni seviyorum",
"seni özledim",
"seninleyim",
"sana...."-işte ne kadarsa, söyledim sana...

Şimdi...
Seni özledim...
Ne bileyim işte,özledim.
Sesini özledim,olmadık anlarda beni hal değişimlerine uğratan sesini
Özlemeyi en çok sende sevdim sanırım...
En çok "sen"li özlemler yaktı içimi...

"Sen"li karanlığı özledim.
En zifiriden aydınlığa kavuşulan anın tadını...
-Artık karanlıktan da korkmaz oldum,senle öğrendim.-
Gördüm ki sana yazmayı da özlemişim...
Uçsuz-bucaksız beyazlara
sadece benden seni anlatan çizgiler çizmeyi,
herbiri anlamlı olan...

Aşk mektubu değildir bu yazdığım,daha çok herşeyimi, seni,
herşeyini özlediğimi fısıldamalarımdır..
.
Kulağına erişir mi acaba nağmelerim?
Yine aklımda iki hece,beş harf...
Sonra ardından altı hece,onüç harf...
İkisi birbirinden ayrılmaz ki...