Ey Aşk ! Af diliyorum senden....

Aşk... Nereye baksam "Gel Beni Bul" diye haykırıyor Aşk....

Takılıp gidiyorum ardından… Ulaşmaya çalışırken o sese, yakalamaya çalışırken; tökezliyorum her defasında ona giden yolda…

Düşüyorum. Her düşüşten sonra yamalı bir sevda bırakıyorum ardımda.

O zaman anlıyorum şimdi neden sevdalarımı yaşamaktan kaçtığımı…

Ve anlıyorum her defasında neden hep yarım bıraktığımı

Anlıyorum ki; sevdadan kaçış nedenim değişmez gerçeği görme cesaretsizliğim:

"Sonsuz ve ölümsüz aşk yoktur",

"Bulduğumda aynı şeyleri yaşayacağımı ve yaşamaktanda korkuyorum"

diyorum ve kaçıyorum aşktan. Yine acı çekmek istemiyorum… Yeniden yaralanmaktan korkuyorum…

Günün birinde yeniden cesaretleniyorum. Yeniden düşüyorum peşine kalbimin.

Ama her seferinde hüsrana uğruyorum,

Üstelik çoğu gerçek aşk rüzgârı bile değil ve aslında ben bunu en baştan anlıyorum.

Ama ‘belki’ umuduyla kendimi kandırıyorum her zaman...

Her seferinde dayanamayıp yine atıyorum kendimi aşkın ılık esen rüzgârlarına.

Sonu başından belli yarım yamalak sevdalar yaşıyorum. Her yamalı aşktan sonra daha çok artıyor

yüreğimdeki hüzün...

Daha da yavaşlıyor kalbimin atışları…

Her biri için "acaba bu kez doğru kişi mi" diyorum ve hep hüsrana uğruyorum.

Her defasında; daha da üşüyen bir yürekle, daha da yalnız bir yürekle kala kalıyorum...

Ahh! Ama suç bende, . Çok şey istiyorum ben!!!!

İnsan olmalı, benim olmalı, bir üçüncüsü asla olmamalı diyerek…

Peki çok şey mi istiyorum?

Sıcacık bir yürek, sıcacık bir el, sıcacık bir ev, ruhumu ve bedenimi birleştirip,

tek insan yapacağım, adını da aşk koyacağım birisi…

Belki de…

Belki de ben aşkı yanlış yerde arıyorum.

Yanlış yerden gelmesini bekliyorum…

Belki de Aşk Kaf Dağının ardında…


Ey Aşk ! Af diliyorum senden....

Ben çıkamam Kaf Dağlarına…

Sen bul beni…

Çıksana artık karşıma, savursana beni fırtınalarınla....

Rüzgarınla al götür uçsuz bucaksız yerine….