Ey Aşk ! Af diliyorum senden....

Aşk... Nereye baksam "Gel Beni Bul" diye haykırıyor Aşk....

Takılıp gidiyorum ardından… Ulaşmaya çalışırken o sese, yakalamaya çalışırken; tökezliyorum her defasında ona giden yolda…

Düşüyorum. Her düşüşten sonra yamalı bir sevda bırakıyorum ardımda.

O zaman anlıyorum şimdi neden sevdalarımı yaşamaktan kaçtığımı…

Ve anlıyorum her defasında neden hep yarım bıraktığımı

Anlıyorum ki; sevdadan kaçış nedenim değişmez gerçeği görme cesaretsizliğim:

"Sonsuz ve ölümsüz aşk yoktur",

"Bulduğumda aynı şeyleri yaşayacağımı ve yaşamaktanda korkuyorum"

diyorum ve kaçıyorum aşktan. Yine acı çekmek istemiyorum… Yeniden yaralanmaktan korkuyorum…

Günün birinde yeniden cesaretleniyorum. Yeniden düşüyorum peşine kalbimin.

Ama her seferinde hüsrana uğruyorum,

Üstelik çoğu gerçek aşk rüzgârı bile değil ve aslında ben bunu en baştan anlıyorum.

Ama ‘belki’ umuduyla kendimi kandırıyorum her zaman...

Her seferinde dayanamayıp yine atıyorum kendimi aşkın ılık esen rüzgârlarına.

Sonu başından belli yarım yamalak sevdalar yaşıyorum. Her yamalı aşktan sonra daha çok artıyor

yüreğimdeki hüzün...

Daha da yavaşlıyor kalbimin atışları…

Her biri için "acaba bu kez doğru kişi mi" diyorum ve hep hüsrana uğruyorum.

Her defasında; daha da üşüyen bir yürekle, daha da yalnız bir yürekle kala kalıyorum...

Ahh! Ama suç bende, . Çok şey istiyorum ben!!!!

İnsan olmalı, benim olmalı, bir üçüncüsü asla olmamalı diyerek…

Peki çok şey mi istiyorum?

Sıcacık bir yürek, sıcacık bir el, sıcacık bir ev, ruhumu ve bedenimi birleştirip,

tek insan yapacağım, adını da aşk koyacağım birisi…

Belki de…

Belki de ben aşkı yanlış yerde arıyorum.

Yanlış yerden gelmesini bekliyorum…

Belki de Aşk Kaf Dağının ardında…


Ey Aşk ! Af diliyorum senden....

Ben çıkamam Kaf Dağlarına…

Sen bul beni…

Çıksana artık karşıma, savursana beni fırtınalarınla....

Rüzgarınla al götür uçsuz bucaksız yerine….

Yokluğun bir iç savaştır yüreğimde...

Yokluğun,
bir iç savaştır yüreğimde
sevgilim, geri çekildim
seni beklemeye gidiyorum

Ayrılık değil ki bu
Bir uzun hava
çalınacak, son bulacak
hicran makamında kadehler vurulacak
özlem geceleri kapımıza dayanacak
sevgilim, susturma bizi
sürç-ü lisan olmasın bu aşk



Avuçlarımda çocukluğumdan kalma dualar var, gel buyur nasiplen yarim...
Ninemin telli dolabı gibidir yüreğim, soğutmaz içindekileri.
İtiraf ediyorum, kayıp bir kent gibiydi sevdam, sen dokundun çekildi sular,
göründü bir zamanlar sobasında odun yanan kapılar.
Korkma, yaklaş.
Tenimin tenine diyeceği var



Uğurladım eski sevdalarımı, gözlerine ilk baktığım an
çarmıha gerdiğim özlemlerimi azat ettim
huzur kazandım müzayededen ikimiz için
bol köpüklü bir kahve taşıdım bakışlarımla sana
yüreğimi istedin, verdim

Şimdi desem ki bahar
Şimdi desem ki yol var
beklemek bir köpek gibi yapışsada paçalarıma,
sevgilim, ikimize yetecek kadar sabrım var


Şarkıların resmini çizebilir misin? Bana yüreğindeki ritimleri gönder.
Nasıl? hayır, izlemedim bu filmi, sahne tanıdık ama, biz mi oynuyoruz?
bu yüzden bitsin istemiyorum demek ki...


Daha önce seslendirdiğimiz aşklar nerede peki?
Suflörü sen miydin yüreğimdeki sesin?
Sevgilim, hadi gel mısır patlattım, bizi izleyelim...


Çığlığımı tut, yere düşmesin
dar gelirli zamanların açlığını doyurmamız lazım
bu hayat bildiğin gibi değil, diyemem
biliyorsun, bana da öğret aşkım

Korkularımı bir caminin avlusuna bıraktım
acılarım ahşap bir bina, bir kibrit çakılsa tutuşacak
sevgilim, sesimi sesinle uyut
bu yekpare gülüşler o zaman can bulacak

denizi hiç böyle mavi görmemiştim. Pardon, baktığım gözlerin mi?
gülme, boğulmayacağım, dalgalarında yüzebilirim
bu ekmek kavgasında durduk, bir de sevdalandık
tabi ki pişman değilim, olamam
sevgi bir eylemse, ben eyleme geçtim
elimde pankartım, sana yürüyorum...


Düşler, yalnızlığın tangosu
sen gelene kadar sahnede dansım kalsın
sevgilim, geceyi düşlere boya
ama tuvalde bir öpüş kalsın

Bu Garip Huylar Senden Yadigar ..

''Bu gece canım yalnız kalmak istiyor,
Herkesden uzak, her sözden, gözden uzak... "



Kimseyi istemiyorum şu beni hiç terk etmeyen yalnızlığımın yanına...
Bu gece ve her gece sus pus olmak istiyorum...
Şu koskoca evrende, şu sonsuz karanlıkta attığım sessiz çığlıklara hiç bir kulak şahit olmasın...
Uzaklara döndürüp gözbebeklerimi, boş düşüncelere dalıp, öylece kalmak...
Hiç konuşmadan,
Hiç duymadan,
Hiç görünmeden...



"Böyle değildim ben sensizliği bilmeden,
Bu garip huylar senden yadigar..."



Bu garip halim,
Bu tutarsızlığım,
Bu zaman tutmazlığım,
Bu hırçınlığım,
Bu yalnızlığım... Hepsi senden kaldı...
Taşımak zorunda bıraktın bu yükü bana...
Bu ben miyim?.. Değilim



"Ne varsa gönlümde sen aldın götürdün yar,
Bu hüzün bana senden yadigar... "



Ne bıraktın bana bu garip halden başka?..
Sen sadece canımı değil, koskoca Ben'i götürdün benden...
Geride bıraktığın koyu karanlık bir hüzün...
Sonu gelmez... Bitmez... Tükenmez...
Bir sen vardın bende, birde ben...
Sen kendini aldın gittin...
Ben kalırım sandım, oysa çoktan sana dolanmışım...
Sürüklenip gittim, farketmeden çekip götürdün...



"İçimde ağlayan bir çocuk bıraktın yar,
Bu acı bana senden yadigar... "



İşte kalan bu...
Ağlayan, sızlayan küçük bir çocuk...
Ama bitti, artık gözyaşı birikmiyor gözpınarlarımda...
Bu acı artık sadece yüreğimde ve gözlerimde değil...
Bütün bedenimde...
Tek bir yanım yok acıyan...
Baştan aşağıya acıyorum...
Ama hissetmiyorum...

Dokunsan Yüreğime.

Sen gittin ya dilim yarım, uyaklarım kayıp
Gidişinle tükendi kelimeler

Kanayan düşlerimin içinden
Çekip çıkarıldı kimsesiz esir hisler

Candı, kandı.. ama hükmü yoktu
Çaresizlik tavında demini almıştı yarınlar

Adı olmayan bir sevda, çıkmaz sokak misali
Takılıp kaldı dikenlerine imkansızlığın

Yokluğun bıçak gibi keserken geceyi
Karanlık gülümsedi bir an
Ve ardında yeşerdi cansız seviler..
Sözler uyumsuzluğunu kusarken gecenin koynuna
Sahipsiz uyaksız sevdaya dair tüm kelimeler

Kimliksiz bir duygunun esaretinde bedeni olmayan ruhlar,
Ruhsuz bedenlere inat,
Canhıraş bir çabayla tutunmakta bugüne.
Dünden bugüne..
Dünün gölgesinde yaşarken bugünü
Ama sevdasız ama yarınsız
Keşke’lerin kaygısı çöreklenmiş yorgun bedenlere

Özgürlüğü takıp bir kuşun kanatlarına
Yarınlardan uzanmak vardı sevgili sana
Hiçbir şeyi umursamadan
Dikenli tellere rağmen.
Kanayan ellerimize, yüreğimize
Birbirine hasret bedenlerimize
İmkansızlığa rağmen..
Bana rağmen..
Sana rağmen..

Sınırlar yok etmeden bizi..
Tek bir kez.
Son kez.
Dokunsan yüreğime..
Ve ben o an ölsem
Gece gözlerinin derinliğinde...
Tek bir kez ve son kez...


“İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz biz, dokunsak kanar ellerimiz "

Gittiğine Hala İnanamıyorum be YALANCIIII...

Yokluğunun hesabını yapmaya günler kala yazıyorum bunları sana!sensizliğin saniyelerini sayacağım günlerin başlamasına az bir süre kala sadece bil diye , sadece sev diye yazılmış bu satırları ömrün oldukça saklaman dileğiyle!....

.. Gitme!

İşte söylüyorum son türkümü.. Sonuna yaklaştıkça büyüyor uçurumlar, büyüyor yalnızlık. Ben büyüyorum.. Ama hala sana yaslı içimdeki çocuk. Hala sana uyanıyor sabahları güneşten çalıp umudunu.. Hala bana seni soruyor. Susuyorum.. Söyleyemem ki..

Gitme diyorum sana.. Gitme!
Düşüyorum..

Yokluğun beni arıyor heryerde... Tanımıyorum diyorum. Alıp götürmesin diye beni sahte bir yalnızlık iliştiriyorum sol yanıma.. İnanıyor bana. Beni tanıyan herkes inanıyor benim aslında ben olmadığıma. Uçurumlar diyorum.. Birazdan bir ayrılığıın intiharına şahit olacaksınız, son türkü de bittikten sonra...

Ve.. anlayacaksınız aslında bedenin sadece soğuktan üşümediğini.. Bu en sıcak ölüm anında..

Gitme diyorum sana.. Gitme!
Üşüyorum..

Git...



me.

sabrin imtihanı

Yapraklar kimildiyor.
Cok kimildayanlar dusuyor.
Sonbahar...
Serin.
Insan kar yaginca degil, boyle capkin, birden geliveren sonbahar
serinliklerinde yasiyor sogugu...usumeyi...
Sonra hafif ates yanaklarda...
O atesin oyle bir hâli var ki; insani icine donduruyor.
hayat sararirken, insan icindeki sominenin basina cokuyor duygulariyla...
Orada nostalji var.
Sevgi var.
Sevgi niye var ?
Niye hep hazir orda ?
Isitmak icin.
Vefakâr sevgi...
Sevgiyi dost edinmek, Sevgiyi cogaltmak.
Arkadaslari cogaltir gibi.
Raflardan eski, sicak bir kitabi, tozlu ama sicak bir kitabi cekip alir
gibi...
Ozlenen dosta kavusur gibi...
Sevgi vefakâr...

***

Simdi buralarda icime donuk, onca sevgiye ragmen yapayalniz...
huzunlere bogulmus...
Hem de sonbahar...
Hem de yanaklarim usurken...
Gonlumun bir kosesinde sicacik bir somine...bir kosesinde
Yorgunum...
Bu ayriliktan cok beklemenin,sabrin imtihani...

ben seni seviyordum.Seviyorum

Haberin yok senin ama ben seni seviyordum.Seviyorum...evet bu durumdan senin haberının olmaması beni mahvediyor,kahrediyor ama yapacak birşeyde yok bunu biliyorum.Caresı yok...ne yani gel desem gelcekmısın,gelemezsınkı farz edelım bana geldın benım sana olan duygularımı anlamzsınkı senı her gordugumde yasadıgım gozumdekı o pırıltıyı yuregımdekı o delı carpışı anlayamazsınkı senın gelıpte benım aşkımı anlıcak ve beni benım senı sonsuz bır sevgıyle sevdıgım gıbı sevecek halın durumun yokki...
Bunu benım sana olan aşkımı anlıcagını bılmeyecegını ve de bana glmıcegını bile bile senı beklemelerım delılık bılıyorum hemde ne delılık bu delılıkle hem acımı cekıyorum hemde senı yasıyorum.Tek başıma senı sensız yasadıgım yogunlar bazen öyle bır noktaya gelıyorkı işte o anlar varya benı bende alıyor zaman zaman.Nemı oluyor o anlar neler olmuyorkı sana kusuyorum kızıyorum bagırıyorum nefret edıyorum aglıyorum senı kalbımden atıyorum anılarımı siliyorum vazgeciyorum senden telefon numaranı sılıyorum telefonumdan.SonRa..sonra barışıyorum senınle susuyorum sevgımı fısıldıyorum yenıden kalbıme alıyorum senı tekrar kaydedıyorum numaranı telefonuma gulumsuyor anıları yaşıyorum teker teker ustelı en ınce ayrıntısına kadar senden vazgecmıyor vazgecemıyorum.
Ve bunları yaşayışımdan bıle haberın yok eyy yar...Sevgımden haberının olmadıgı gıbı senı sevmenın tanımı yok bu öyle bişeyki senı sevdıgımden ıtıbaren kalbım huzur doldu.Kalbımdekı kucuk kucuk işıklar yandı senı sevdıgımden berı mevsım hep bahar guneş bana doguyor.Her sabah uyanışım sen varsın dıye nefes alışımda öyle içimdekı umutların hepsı senın ıçın senın gulusunu gormek benı mest edıyor.Senın sesın alıpta başka dıyarlara goturen sarkıların guzelıgınde yansıyor kulaklarıma senı sevmek bagımlılık yaratıyor.Vzagecemedıgım ve vazgecemıcegım bır bagımlılık bu.Haberın olmasada sevgımden senı sevdıgımden mutebadıyen...ewet gercege donmıyecegını bile bile sevıyorum.SEvecem sevmesende bana gonul vermesende cunku ben mutlulugu buldum sende ozledıgım dunya sende sevecem sevmesende aglatıp sele dondursende yakıp kule dondursende vurup oldursende sevecegım...ewet sevecegım sevmesende.Zaman zaman daha fazla acı cekmemek ıcın senı sevmıyorum senı unutmalıyım dıyorum,dıyorumda ama unutmak ıcın senı sevmedım dedıkce ınkar ettıkce sana dahamı cok aşık oluyorum sana daha cokmu vuruluyorum sana daha cokmu sevdalanıyorum ne...
Yınede senı sevıyorum...!!!

Çaresizliğimin adısın

YANLIZIM YİNE AĞLIYORUM ÇARESİZLİĞİME
VE YİNE SEN VARSIN BENDE BENLİĞİMDE
VE YİNE SEN GİRDİN YÜREĞİME
YİNE SEN BEKLETTİN BENİ BU SOĞUK PENCEREDE
SOĞUK BELKİ AMA SEN ISITIYORSUN İÇİMİ
SEN YAKIYORSUN HATTA BENİ
AMA SEVİYORUM İŞTE SENİ.....

Bu Sana İlk ve Son Mektubum

Bu sana yazacağım ilk ve son mektup. Ne öncesi nede sonrası olacak. Beyaz bir sayfada anlatmaya çalışacağım yüreğimden geçenleri ve daha sonra bir kitabın sayfaları arasında yıllanmaya bırakacağım içimde büyüttüğüm seni...

Derler ki!... Alınyazımıza karşı koyamayız. Ne yazıldıysa onu yaşamak zorundayız.

Soğuk bir şubat akşamı bizim yazımızın başlangıcıydı...Usulca giriverdin, sakin ve sessiz dünyama.. Yeni bir başlangıç, yeni bir umut oldun senelerdir yalnız kalmış ruhuma.

O soğuk kış gününde yaşantıma serpmeye çalıştığın sevgi kırıntılarını, avuçlarımda toplayıp, yüreğime yerleştirmek istedim. İzin vermedin. Sadece bekle dedin, bekledim. Ama sevgili sen ne istediğini hiçbir zaman bilemedin.

Allah'ın biz kullarına bahşettiği en büyük özellik en yüce yetenek.Konuşmak dururken, biz beklemeyi tercih ettik, yarınları bekledik, ama aşkta yarın yoktur sevgili, biz bunu bilemedik.

Şimdi soruyorum sana, sen aşk nedir bilirmisin? Yasaklar, kısıtlamalar olmadan, yüreğini zamana esir etmeden, içinden geldiği gibi, çıkarsızca, umarsızca bir insanı sevebilirmisin? ...

Gecenin bir vakti, yüzüne vuran ay ışığının gölgesinde, ulaşılmazlar içinde sevdiğin bir insana ulaşabilmeyi hayal edebilir mi sin?

Kan ter içinde, sevdiğinin adını sayıklayarak uyanabilir misin? Durmak bilmeyen zaman içinde, geçmek bilmeyen saat tik taklarına umudunu bağlayabilirmisin?

Peki ya! onun yokluğu yumruk misali boğazına çökmüşken, yorganını gözyaşlarına kalkan yapıp, sesini kimseler duymasın diye, için için döktüğün her bir damlayı yüreğine akıtabilir misin?

Derler ki;
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Ama kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.

Gidene ağlamaz kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır.

İşte sevgili, sayende ben bunların hepsini yaşadım.Şimdi ise gidişine değil yüreğimde açtığın ince yaraya ağlıyorum.

Sen... Aniden çıkıp gelen... İzinsizce yaşamıma girip, ümitler vaat eden, sorumsuzca umarsızca yüreğime sevgi tohumları serpen, sonra yeşermesine izin vermeden, acımasızca, onursuzca, hoyratça çiğneyip yok eden...

Bir zamanlar avuçlarımda ısıtmak istediğim zalim yüreğini artık serbest bırakıyorum. İnan bana artık bende seni istemiyorum...

Söyle...! Şimdi mutlu musun?
İstediğin bir değil bin çiçekse...
..Artık özgürsün..
...Yolun açık olsun...

Bir tek yaşanılarak öğrenilirmiş hayat

Bir tek yaşanılarak öğrenilirmiş hayat


Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış


Sevmek ile sevilmenin yolu,


Önce kendini sevmekten geçermiş


Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen


yanında tutanlar varmış

ve

sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak


Ölürcesine isteyen, beklemez,


Sadece umut edermiş


Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçemeyecek kadar


Ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş



ANLADIM

Azerice aşkk

Sen (S)ene inan hec kime inanma Sen (S)eni sev hec kimi sevme Sen (S)ene guven hec kime guvenme Moterizedeki "S"-leri "M" ele oxu hec kime deme


Gecedir seni mene xatirladan, Ulduzsan gecemi aydinlatan, bilki gece ulduzsuz, mende sensiz yasayamam..


Gozlerin dolsa bir gun bilki men seni fikirleshirem, Qelbin yanarsa bir gun bilki men aglayiram, bir gun icinden aglamaq gelse bilki men yasahmiram..


Sen hec denizin altinda meshenin yasilligini gordun? imkansiz oldugunu deme, cunki men senin gozlerde olulerin bile gormeyeceyi cenneti gordum


Uchurumdan dusherken tutdugum yer olsan olmekden deyil seni qirmaqdan qorxaram...


Agaclara yazdim adini, yandirdilar, goy uzune yazdim, yagish olub axdilar, Bu defe qelbime yaziram, olum ancaq siler adini ordan,


Dogru soyleyeni doqquz kendten qovarlar sene onuncu kendten seslenirem SENi SEViREM...


Sehifeni ac ureyimi goreceksen, ureyimi ac sirrimi goreceksen, sirrimi ac iki kelime bir sey goreceksen Seni Sevirem.


Sevgi qapqara bir otaqda kicicik bir noqteyi tapmaqdir


Bezib bir gun buraxaram sanma olsemde sozumden donmeyecem, araya bitmeyen hesret girsede ayriliq acisi candan etsede senden bashgasini sevmeyecem..


Mene seni unut dediler. Unutdum amma seni deyil, mene seni unut deyenleri...


ASKIMI daglara yazacaydim,.,.. ASKIM-dan boyuk dag tapa bilmedim!!!


Insanlar tanidim ulduzlar kimiydi, hamisi parlayirdi, Ama men seni, yani Guneshi sechdim. Bir Gunesh ucun min ulduzdan vazgectim.


Quyruqlu ulduzlar ver deyirler, dunyaya 70 ilden bir gelirler,,, Insanlar onu heyatu boyunca belke bir defe gorurler, Sene bir sirr verim? Men o ulduzu gordum. O, da sensen Sevgilim..


Yuxudan oyaninca insani oyandigina peshman eden, geri donmek isdeyib de donemeyince caresizlikden deli olan, heyatda bir defe gorulebilen Shirin yuxumsan! Seni cox sevirem,


Gulu bir defe seni min defe, Gulu solunca seni olunce sevecem!!!


Seni her dushunduyumde Ureyime bir dene ulduz sekli cekirem, Menim indi bilirsen nece dene ulduzum var? Menim artiq bir goy uzum var.


O qeder gozelsenki uzune baxa bilmirem, titreyir ellerim, ellerini tuta bilmirem, dolanib qucaqlamaq gelir icimden qucaqlaya bilmirem, Ele baglanmisam ki, sensiz dura bilmirem,


Seni dusunduyum zaman senin meni dusunub dusunmediyinin dusuncesi dusundurur meni..


unutduqlarini animsa,itirdinse axtar, ozledinse get tap, ureyin qirdinsa bigishla de chunki heyat chox qisadi.


Bu mesaji silsen meni sevirsen, silmezsen mensiz dayana bilmirsen, cavab versen meni istirsen,vermesen mene ashiksan, a a a indi neyniyeceksen?


Gulmek uchun mutlu olmagi gozdeme, belke de mutluluq senin gulushundedi, sakin aglayim deme, belke bir yerlede senin bir gulushun uchun yashayan biri vardir.


Sevirem your eyes, chunki onlar very nice, ne olar bir defecik look at me, sonra don`t forget me, qelbim tik tak for you, bicause I LOVE YOU...


Seni gunde bir defe dushunurem o da 24 saatimi alir.


Seni esl insanlarin menasiz sevgisi ile deyil, menasiz insanlarin esl sevgisi ile sevdim!!!


Sene baxchadan gul deyil, guneshden atom qoparib getirmek isteyirem, amma ureyim kimi elinde yanar qorxuram.


Bu deyqe ele sevincliyemki, sevgilime dunyanin en sirin seyini vermek icimden gelir, Amma cox Heyifler olsunkii ekrana yerlesmezsen!!!


Bir gul olmak isterdim! Neden mi? Meni qoparip iyleyende vucudunun derinliklerine girip bir daha oradan cikmamak uchun.!!!


Insanlari tanidim ulduzlar kimiydi hamisi parlayirdi, hamisi goydeydi, amma men bir tek seni, guneshi sechdim, bir guneshe gore milyonlarca ulduzdan vazkecdim.


Sene ulduzlari verirem al. cicekler suda, ulduzlar ise qelbinde qaldigi muddetcesolmayacaqlar, onlar orda uzulmeyecekler, olmeyecekler....


Sevgi:ele-ele soyuqda agac altinda titreshmekdir, acini ve sevinci soyuqda agac altinda titreserek paylasmaqdir!!!


ASKIN zeher olsa icmezsem, yolun olum olsa donersem, senin ucun bu candan kecmezsem NAMERD olum!!!


Sevirem seni olumsuz bir ASK ile, butun qelbim, heyatim seninle, olecek bile olsam, bu qelb ile son nefesimde qishqiracam Seni Sevirem deye..


Men senin adini Ureyime yazdim. allahdan tek dileyim adini alnima yazsin...


Ay geceni men seni sevdiyim qeder sevseydi, Gunes yer uzune hersret qalardi, neceki bir vaxtlar men sene hesret qalmisdim...


Gul nedirki? solar geder. Gun nedirki? gelib geder, Alov nedirki? soner biter. Ama sene olan sevgim, Solmazdir, bitmezdir ve en esasi olmezdir!


Seni dar agacindaki bir insanin Heyati sevdiyindende Cox sevirem!!!! Coooxxxxx Cooxxxx....


Meni dusunduren tek mutluluq, men oldukden sonra senin meni dusunub dusunmemeyindir.


Eger seni sevmek gunahdisa, men cehennemlik, olmaga haziram. Yeterki seni olesiye sevim...


Eger meni dusunmek sene aci verecekse, Sen terefinden unudulmaga raziyam. Yeterki sen aci cekme....


Seni bir ser sercenin gozyasi tokebilme ehtimali qeder sevirem. Ne az deyessen. Amma onu bilki serceler agladiqlari zaman olurler...


Onun uzuntusunu paylasib, onun ucun aglayirsansa bax bu ASK-dir. O olmayanda onu dusunub agladinsa. Bax bu olmez ASK-dir...


Sevibde sevdiyine sevdiyini deye bilmemek ne qeder aciysa, sevilibde sevildiyini bilmemek o qeder acidir!!!


Artiq buludlara yaziram sene olan sevgimi... Adini yox aa.. Sevgimi. Yagishlar yaganda bilersen seni ne qeder cox sevdiyimi...


Bir gece titreyerek oyansan yuxudan, bilki seni dusunerek, sensizliyin acisindan agladigim gecedir...


Bir gun sebebsiz goz yaslari suzulse o gozel gozlerinden bilki yoxlugundan olduyum gundur...


Sessiz olmaq sensiz olmaqdan cetin deyil. En cetin olan sey sensizliyin sessizliyini dinlemekdir!!!


ASKIM bebecimsin, Sevgisinden emin oldugum tek insansan, Sene seni sevirem deyende ozumu dunyanin en xosbext insani hesab edirem.... ASKIM MENIM


Sevmek bir ehtiyacdirsa, sevdiyini demek niye gunah olsunki......


Sen dunyaya surgun edilen bir meleksen ve men seni o qeder chox sevecemki, o cennetine geri done bilmeyeceksen


Gozlerin derya kipriklerin bir korpu olsa, men kechen zaman korpu qirilsa ve dushduyum yer dodaqlarin olsa.


Darixdirici bir havadi yasgihli havadan sonra gunesh parlasa, guller etir sachsa, uzune tebessum gonsa ve nehayet sebebini sorushsan SENI SEVDIYIMI soyleyecekler,


Bir saniyeye gorub bir deqiqeye vurulub, bir saata sevirsense unutmaq uchun iller gerkdir.


Sevgi ne oldugun bilirsense sen olan gunahlari yuyursansa sen sevmeyi cinayet sayirsansa bu menim en boyuk cinayetimdi!!!


Ureyimdeki tek duygu, xeyalimdaki tek tutqu meni yashadan tek duygu senmisen sevgilim.


O qeder gozelsenki uzune baxa bilmirem, titreyir ellerim ellerini tuta bilmirem, dolanib qucaqlamaq isteyirem bacarmiram, ele baglanmishamki sene sensiz dayana bilmirem. Seni chox sevirem


Gunesh dogub gun parlasa bilki gunum ela kechdi, gunesh batib bulud olsa bilki bun sensiz qaldim


Qaranliq gecede ulduzlari gore bilmek onemli deyil, gunduzler ulduzlari gore bilmek marifet, Ashiq olmaq marifet deyil bir omur boyu seve bilmek marifet


Seni sevirem deyen sozlere deyil senin uchun aglayan gozlere inan


Ay yarandigi gunden Guneshe ashiqdi. Gunesh ne qeder ki, gunduz guellerin tebessumune aldanib Ayi unutsa da. Ay geceler milyonlarca ulduza aldanib Guneshi unutmadi!!!


Gozler vardir sozleri anlatir, sozler vardir gozleri anlatir, bir de ask vardir seni anlatir...


Qoy sevinc hemiseh qanadli bir qush, ureyin en isti yuvasi,Qem keder yuxu, unudulmush gulushungelecek yuvasi olsun.


Ay geceni men seni sevdiyim qeder sevseydi Gunesh yer uzune hesret qalardi


Seni sevirem dedim sende inandin. Eh men seni sevmedim sene tapdim!!! Sene deliler kimi baglandim....


Men sevdamin kucesinde otururam sabahlara qeder, geceler hech bitmir ve men hech yatmiram


An geler insanlar gulerken aglarmish, goz yashlari sel olub qelbine axarmish!!!


Sehra qumlarinin yagis sularina ehtiyaci oldugu kimi menim de sene ehtiyacim nar sevgilim


seni ureyimin en derin gusesine heps etdim en buyuk avukatlari tutsanda ordan seni qurtara bilmezler


Alem gelse seni menden almaga, Hamidan qabaq alib goturem sei.
Getsende dunyanin sonuna qeder, duserem arxanca oturrem seni.


Seni ulduzlara benzedirem onlar qeder uzaq onlar qeder elchatmazsin, amma bir ferqiniz var onlar milyonlarca sen ber denesen


Seni unutmaq uchun and ichdim gozlerin geldi aglima vazkecdim


Seni sevdiyim qeder yashasaydim, olumsuzluyun adini Ashk qoyardim.

Askin böyLesi gücüme gidiyor...

Ne eLim düzgün kaLem tutar, ne de biLirim yar üstüne siirLer yazmayi...

Ama birsey biLirim ki...
Sevdigince yasar insan
ve
sevdigince;
dudakLarindan düsen her sözcük bir öyküdür, bir siirdir yar üstüne.
O benim.

Ve o sevda benim sevdam.

Zordur gideni durdurmak bazan, "Geri dön" diyebiLmek agir geLir insana.
GözLerinde kaLan bir damLa yas büyüyüp seLe döndükçe, "Geri dön, çünkü Seni Seviyorum" diyememenin acisi çökünce yürege...

"Bir aksamüstü yaninizda oLanLar oLmasi gerekenLer mi..?" der Murathan Mungan bir yazisinda,
yasamimiz boyunca karsimiza çikan firsatLari nasiL heba ettigimizden, ve sonra geri dönüp "O"nu nasiL aradigimizdan...

ve,
O nun bu zaLim sehirden çoktan gittiginden dem vurur.
Geri dönüp,O nu ararken...
KimbiLir...

Dümdüz, kisacik o iki sözcük yeter;
"Seni Seviyorum"...

Ben biLmem yar üstüne siir yazmaLari
biLmem öyküLerde O nu aramayi...

EL uzatip, "Seni Seviyorum" diyebiLmenin gururu varken...

Askin böyLesi gücüme gidiyor...

Gölgene Sigdir Beni

Acıyan yanımı tut, Sen değince elini geçiveriyor yangınlar... Acı-yan-ımı tut. Dokun bana... Yarama tuz serpecek olan da elin, uzat; dokun bana. Muhtaçlığı bir senin kudretinde sevdim, gölgende uyudum, her şeyi duydum... Kucağında mı hâlâ ilk gece bıraktığım gölgem? Hani o geceden önce sabah, uzanmıştım kucagina. Bana o sevdiğim ninniyi söylemiştin. Off, sesini özledim. Ses tellerinin havayla buluşmasını özledim. Konuş, muhtaçlığıma su serp! Acıyan yanımda kalsın ellerin. Hah, öyle dokunmuşluk izleri bırak tenimde. Ruhumdan zaten hiç eksilmedi ki suretin !


"İhtiyacım var sana,milyon kere!" cümlesi "Aşığım sana, topraklarımın sonsuzluğu kadar!" cümlesine eş oldu. Kulağına şöyle-böyle, çekingenlikle fısıldadığım cümleyi hatırladın mı? Hani daha önce kimsenin işitmesine tahammül edemeyeceğim, ama ilk çekingenlikten sonra sana binlercesini, en güzellerini kurarak tekrarladığım sözcüklerim? Nefesin kesilmişti hani, korkmuştum kalbin duracak diye. O kadar hızlı atıyordu ki! Kesilmiş nefesinin ritmi hâlâ kulağımın ucunda...


Nefesini özledim Seni sen yapan, her seferinde beni sana yaklaştıran diyafram hareketlerini... Gel buraya! Yanımda nefes al! Sonra, daha da yaklaş! Nefesini ciğerlerime doldururum belki... Acıyan yanıma üfle ellerinle. Ellerin merhemimdir, sür; nefesinse yegâne ilacım.


Sabahtan kalma sarhoşlukla gecelere vurduğumuz delilikleri hatırladın mı? Hani, sabah canımız hiçbir şey istemezdi. Ama, biz inatla birbirimizi isterdik. Sabaha aldırmamışlık lar yapardık,gecenin devamı başka bir gece gibi olurdu gündüz. Zaten umrumuzda olmazdı güneşin günle oynaşmaları. Bizim için mühim olan,can larımızın kaynaşmasıydı!


Acıyan yanıma dokun. Yaklaş bana, korkma Yaralarıma merhem olursun ancak, kanatacak yer kalmadı ki! Şişe şişe kan tükettim, sayfa sayfa sitemlerde. Çoğalmadan azaldım. Tükendikçe büyüdüm... Acıyan yanımı bırak şimdi. Bana dokunmayı da...Suretine yüz sürmek istiyorum yalnızca.


Gölgene sığındığım günlerdeki gibi yüzünü yüzüme daya... "Son damlana kadar bitireceğim seni." dediğim gecedeki gibi yüzümden başla, bitir beni! Parça parça dokunma bana, kanarım...


Gölgene sığdır beni; yuvamı ver,sığınayım. Karanlığınla koru beni karanlıklardan yine... Hah, şimdi bitirme vaktin beni... Her gün yaptığın gibi, bitir beni, son damlam yine kalsın, üzerine dökülmem için.
Kapat ışığı! Acıyan yanıma tuz basmakla başla..

Gidiyorum...

Gidiyorum ;

Nefes alırken vermemeyi, ölüm değil, buruk bir özlem sayarak gidiyorum..

Gecelerin sabaha dönmediği ve geriye akan saatlere sıkışmış bir sevdayla gidiyorum...

Sensiz geçen anların bitmeyeceğini ve senli geçecek günlerin hiç bir zaman gelmeyeceğini bilerek gidiyorum...

Canımı yakan acıların alacakaranlığında, cömertliğin ve cehennemin yanyana gelmeyeceğini söyleyerek gidiyorum...

Aşka biçilen uzunluk ölçüsü, tüm kütüklerin adresi oldugu gibi vefasızlıklarında memleketidir.

Ben, sana varan tüm yollara yazılması yakışan o iki kelimeyi bilerek gidiyorum...

Bütün bu bozuk duygu coğrafyasında, toprağa bir kolumu uzatmışken sana rayihamla idare etme cezasını kesmemem gerektiğini bilip, kendimi mecburi saflıklara salarak gidiyorum...

Yok oluşlara kanlı gülüş atmanın, dudaklarda şehadet getirerek, sevdiğini yalnız bırakmak olmadığını bilerek gidiyorum...

Son Sözlerimle Arkama Bakmadan Gidiyorum,

Çünkü : Apansız bir vuruLuşun ardından yıkIlıp düşsemde, Mezarımın yüzündeki gamzen olacağını biliyorum..

Sana Giden yollara iki kelime yakışır...

" SENİ SEVİYORUM " ...

Gözlerimdeki huzurun tek sahibi,

“ Gökyüzüne resim çizmek peşinde değilim
Gayretim bir dirhem umuda naif gülüşü nakşedebilmek…”


Bilmediğim bir şehrin sabahından yazıyorum bu satırları. Bana yabancı bir öykünün doğuşuna tanıklık ediyorum. Üşüyorum nem kapmış duvar misali. Sesini arıyorum kulağımın derinliklerinde. Sessizliğime çağırıyorum tüm martıları. Aldırma / aldanma sadece martıları çağırdığıma. Asıl ben seni diliyorum kuru avuçlarıma. Susuzluğumun kanayan yüzüne sen koş. Aldırma giydiğin ayakkabılara. Koş sadece. Nefesin de tıkansın biraz. İstediğim kadar değil, hissettiğin kadar yaklaş bana. Bilirsin senden önce üryan’lığımı örtecek bir cümle bulamamıştı dudaklarım. Kapat dudaklarıma sözlerini. Gayri dudaklarımdan çıkacak tek söz; adının baş harfi olsun..

Ey gülüşlerinde “ yüreğimi “ demlendiğim saadet,

Huzura arala kapılarını. Bulutsuzluğuna aldırmadan gökyüzüne çevir başını. Münkir gelme gövdenin taşıdığı büyük sevdaya. Uzaklığımıza bir de sen bir mesafe koyma. Nerde olduğumu unut, bir adım gölgenden takip ediyorum seni. Köklerindeyim, tutuştur yalnızlık cümlelerini. Unuttun mu, yüzümün çizgilerine gizlenmiş tebessüm tanelerini sen buldun. Yol bilmez sanılan sevdanın Cennete giden yolu gözlerime inşirah eden sen değil misin sevgili ? Sığlığıma, ıssızlığıma aldırma sen.Sığlığıma genişlik veren duam sensin, ıssızlığıma vücut bulan da. Suskunluğuma bakıp dudaklarını bükme, kuru topraklarıma bakıp boynunu çevirme hazana..Kuraklığıma umut işleyen de sensin, suskunluğuma 29 harfi hediye eyleyen de…

Gözlerimdeki huzurun tek sahibi,
Elif bereketindeki yarınlarımın tek varisi,

Bize ne bir sevda vaat edildi ne de bir mucize hediye edildi. Biz karanlıktayız. Üzerimiz açık. Ellerimiz hazan kokar. Ama birbirimizin tebessümlerinde isteriz Cenneti. Gövdemizin toprakta kapladığı gölge kadar cümle oluruz sevda lugatinde. Şimdi sevme zamanı. Tüm martılar açtır şimdi. Yüzümde belirginleşen tebessüm çizgileriyle doyuralım tüm martıları. Bulutsuzluktan şikayet eden toprağa uzatalım gözlerimizde birikmiş ıslaklığı. Kısır cümleleri işgal etsin içimizdeki gönül zenginliği. Susuzluktan çatlamış yangınlara koşuşturalım dudaklarımızı. Diş geçiremediğimiz zamana not düşülsün imkansızlığımız. Birbirimizden bihaber yaşarken istiflediğimiz hüzünlere inat biz tebessümün güzelliğinde bir umut ekelim gül kokusunda.

…………….

Ey sevgili,

Satırlarımın dağınıklığını hoşgör. Bilmediğim bir sabahın avcunda kanattım ellerimdeki mürekkebinin dilsizliğini. Sana yazmaya aç’tım. Tebessümün satırlarda inkişafına vuruldum. Yazan ben, yazdıran sen..

Özlediğim, dilediğim bir sevdanın anlamı,
Yaşadığım, nefes aldığım bir hayatın başkahramanı,
Umutlandığım yarınların tek güzel yanı

Unutma ki;

Bir dirhem “ can’a “ bir ” umut “ miktarı “ gül “ kafi.

Beni “ ben “ yapan kadın…

Seni seviyorum

GeLmeyenime ....

1
Bugün gidiyor...
Odamın ışıklarını söndürdüm, perdeleri sonuna kadar çektim...Ta şurama kadar...
Öldürdüm duvarlarımı, hiçbiri üzerime ayaklanamayacak..
Ve geceye nazır sancılara hazırlık, midemin sinirlerini aldırdım.Oturup, artık geceyi bekleyebilirim...

Gece geldi, gelmeyenime...Sus, dedi gözlerime...Otur yaz, gelmeyenine...Geçmişte yazdığım mektupları bir bir yerlere attım...Parkeler doldu taştı, bir parçası boş...Bir tane daha yazmaya başladım...Anlaşılan bu sonuncu olacaktı.

''gelmeyenime...

Aramızı yollar dolduracak artık...Aslında, sen bir saniyelik uzağımdayken bile çok çok uzaklardaydın...Gözbebeklerini n ta içine bakardım, ne zaman fark eder, diye...Canevinden uzağa gidiyorsun şimdi..Hoşçakal ? Elveda ? Hangi biri yakışır, gelmeyenime...

Gece...Sancılar canevimde.Hiç acıtmıyor, tüm sinirlerim alınmış!

Bu töhmetler, veballer yareme...Gelmeyenime...''


Ve attım son mektubumu da parkeye...
Belki bir gün gelir okur diye yazdım gelmeyenime...


Bir tutam durukan aktı damarlarımdan, gıdıklar gibi süzüldü geçti...Sanki, tanık mıydı neydi...


2

Bugün gitti...
Nasıl olur aklım almaz.Onca mektubum cevapsız...Onca yolum telef...Ömrümü bitirdi, bu hasret.Varsın olsun bir mektup daha yazarım gelmeyenime...


'' gelmeyenime...

Gittin...
''Seviyorum ! '' dedin, gittin...Affetmeye kalmadan...Affetmeye ramak varken...Tam da affetmişken...
Gittin...
İçinde yaşadığımı bilmeden...

Sıradan ezgiler takınıyorum dilime.Gençliğimdeki gibi, ağır imgeleri kaldıramıyorum.Bu sıradanlığımla ve sıradan mektuplarımla içinde yaşamaya çalışıyorum.
Eskisi gibi uzun uzadıya mektuplar da yazamıyorum.Hepsi az ve öz.Uzun uzun anlatacak mutluluklarım da yok, sen de yok...Mektuplarımda acılarımı uzatmak istemiyorum.İçinde yaşayabilmem zorlaşıyor...

Git...
Üzülme, neler yaşadım gördüm ben...En dar tekerleklerde döndüm.En ıslak topraklardan geçtim.En uzun asırları yaşadım, büyüdüm.


Ben de seni seviyorum gelmeyenim...
Sen bilmeden...
Duymadan...
Gelmeden...''

3
''gelmeyenime...

Damarlarımda gezinen kanımsın, demiştim ya... Can damarımdan çekildin bu sabah...
Çok sevgiden ölen olur muydu...

Öldüm..''

Ben durdukça, sen hızlandın..!

Hani bir kağıdabirşey yazarsın, sonra silersin, yanlış yazmışsındır çünkü..! Silginin tozunu elinle temizlersin gider, ama kağıda dikkatli baktığında yanlış olan yazının izini görürsün...İşte sende benim yüreğime yazılmış olan bir yanlışlıksın, silmeme rağmen izlerini taşıdığım..!
Yalınayak yürüdüm hep sana ulaşmak için..Hissederek herşeyi..Yürürken kirlensede, batan şeyler canımı acıtsada devam ettim..!
Ben adım attıkça, sen koştun,
Ben durdukça, sen hızlandın..!
Ben vardığımı sanmıştım oysaki, ama yanıldım..! Geri dönmek istedim.. dönemedim..Ayaklarım acıyordu, çok yara vardı kanayan, çizik doluydu en derininden...Tam yolun ortasında kaldım şimdi, beni burdan almanı bekliyorum yorgun halimle... Kimbilir belki elimi tutarsın, yardım edersin geri dönmeme, Belki kucağına alırsın, o yollardan geçmeme izin vermezsin yine..Belki.. ya da neyse boşver..!
Kalbin kapıları vardır ya hani...!
Kimisi bekler birisinin girmesini,
Kimisi almıştır içeri, bırakmaya niyeti yok,
Kimisi de kapılarını kapamış, kilidi de vurmuştur üstüne...
Ben ise, o kapıları sonuna kadar açan birisini buyur ettim içeri, çok geçmeden kapıyı suratıma hızla çarpıp çekip gitti acımasızca..Bende şimdi kapıyorum kapılarımı sessizce… Ama unuttuğum bir şey vardı..O kapının arkasında saklı kalmış acılar ve sen varsın hala..Üstüne kapatıyorum..Hep orda kalacaksın..Hep o kapının arkasında..Hep..!
Kalbin kirlenmişti senin bir kere,
Duyguların masumluğunu yitirmiş,
Bakışların soluk ve anlamsıztı..!
Gülüşlerin yarım ve sahte,
Cümlelerin suskun ve yamalı…!
Sevgime de gölge düşürmeden git hadi..O hak etmedi kirlenmeyi…Tıpkı sendeki ben gibi…!
Yüreğimin küflü duvarları var artık, aşılması imkansız olan…Sahip olamamamın acısını hissediyorum ilk defa, bakışlarımda hüzün saklı, birazcıkta nefret…Birazda sen işte..Yine sen…!

Sen oLasım Gelir...

Düşündükçe adının güzelliğini, hayatımda ki anlamını irdeledikçe,
ilk senin ismini söyleyebilmek için yeniden doğasım gelir…

Öğrendikten sonra hayatı ve tattıktan sonra türlü acıları, dudaklarımda ki kekremsi tadı silip,
seninle yeniden yaşamaya başlayasım gelir…

Gördükten sonra o cennet gözlerinde ki ışığı, yüreğime aşk, ruhuma huzur aktıktan sonra, kahve gözlerimle, gözlerinde boğulasım gelir…

Oyuncağımı kucağıma alır ağlayasım gelir sen yoksan…

Varsan <çocuk değilsin artık, yaptığın iş mi?> diyenlere inat, koşasım gelir kırlarında, bahçelerden çiçekler derleyesim gelir senin adına, aşk tadında…

Bir bebek olasım gelir kundakta, nazıma oynayacaksan…

Durmadan koklayacaksan bir çiçek, aşkı dileyeceksen, göğün zifiri karanlığından gözlerine kayan bir yıldız olasım gelir…

Can olasım gelir canında…

Damarlarında dolaşabileceği mi bilsem, kan olasım gelir…

Bilsem beni ne deli sevdiğini, yazın olasım gelir kaderinde…

Geceleri düşün, seher vakti gülüşün olasım gelir…

Yıllanmış bir şarabı yudumlarken sen, biten şarabın değil, kadeh olasım gelir, hiç atılmayan, kırılmayan bir kadeh, dudaklarını hep hissedebilmek adına…

Nur yüzüne dokunabileceksem eğer, tatlı bir esinti olasım gelir, seni bana getirecekse eğer bir fırtına…

Gözlerimi kapatıp daldıkça hayaline, yatasım gelir dizlerinde, usulca koynuna sokulasım gelir…

Baş ucumda bekleyip, ellerimi tutup, diyeceğini bilsem, ecelimi çağırasım gelir…

Su olasım gelir, susuzluğunda kana kana içeceksen…

Bana gelişin yasak bilirim, işte bu yüzden adımını attığın her yere yol olasım gelir, kul olasım gelir sevdana…

diyeceksen eğer, sadece sevdiğin değil, aşk olasım gelir…

Bir kerecik de hele, ölesim gelir o an, sonsuzluğa uçasım gelir mutluluktan…

olasım gelir her an sevdiğim… Hep seveceksen beni, ölüme karşı koyasım gelir...

Gideceksen yabancı kollara felaketim olur yar! Ölümün olasım gelir…

Bakma bana öyle

Bakma bana öyle,

Sessizde durma,


Özlemiyorum artık seni!
Bir şeyler söyle,
Akıllara zarar suskun cümlelerinle boğma beni. Dudaklarının altında biriktirdiğin sözleri çıkar,
Sevmediğini haykır yüzüme,
Yokluğuna dayanırım elbet,
Yeter ki çık yüreğimin kafesinden.
Damlalarım yoruldu akmaktan,
Bir düş-tük kırıldık anla işte.


Sana uzak olduğum kadar yakınımda, Çıkaramıyorum sen düşünceleri beynimden,
İntihara neden olacak sen düşünceleri, Gülerken ağlamak nasıl?
Veya ağlarken delirmek
Benimkisi de böyle bir şey işte.
Hissetmiştim gideceğini,Ayrılık kokuyordu nefesin,
Gözlerin emanet bakıyordu, Hiçbir gidiş acısız değildir,
Giderken yaşanmış acıları bana bırak, Yoksa bunun adı gitmek olmaz.Şarkımızın sözlerini al melodisi bende kalsın, Dilimde gözlerinin nakaratı olur elbet,
Sana git diyişim 'şakacıktandı'.. istemeden kırmak gibi bir şey,
Ama yinede sen git. Yeni yeni toparlamaya başladım kendimi,Biraz gülerim, ardından ağlarım,
Bakma bana öyle,
Sessizde durma,
Böyle biriyim işte, Evet özlemiyorum seni,
Alışırım yokluğuna da,
Yalnızlıktan da korkmam, Yeter ki çık yüreğimden ve çıkar intiharları düşüncelerimden.

bekle beni sevgilim ben sana geleceğim.

Bir mavi boşluğa kaçıp gidiyor yüreğim korkuyorum.Kapımı açıp uyu artık diyenlere anlatamıyorum dolu dizgin gecelerimi herkesin uykuya sımsıkı tutunduğu anlarda ben boğuluyorum gecenin lacivert okyanusunda,boğuluşum seni gecelerime sığdıramamaktan uyanık kalsam düşüncelerim de uyusam rüyalarımdasın ama sadece suretin sen yoksun bekliyorum gelmiyorsun.Ne çok isterdim seninle güneşin doğuşunu izleyebilmeyi herkese yanımda olduğunu bana sımsıkı sarıldığını haykırabilmeyi ne çok isterdim bakın sevdiğim insan burada sonsuza kadar benimle diyebilmeyi ama yoksun ve biliyorum gittiğin yerden dönmen imkansız ama kabullenmek ne kadar zor bunu kimse anlamıyor ben senin sonsuzluğa doğru yolculuğa çıktığın anda dibe vurdum. Öyle bir hüzün kapladı ki gönlümü kar tanesi misali toprağa düşüp gittin sessiz sedasız veda bile edemeden tutunup ellerine beni de götür diyemedim,bakamadım gözlerine son kez son kez sana sevgimi haykıramadım aşkım bir tanem benim herşeyimdin şimdi bir hiçim sensizliğe alışamadım alışamıyorum neden bensiz gittin soramıyorum o gün bugündür suskun yüreğim dilim gidişin gibi sessizim bazen beni gördüğünü sana olan sevgimi hissedebildiğini düşünüp kendimi teseli ediyorum ama yetmiyor sevgilim yetmiyor yanımda olmanı okadar çok istiyorum ki sen gelemezsin biliyorum bekle beni sevgilim ben sana geleceğim.Tanrım sevenleri ayırma !

seni özlemek

Seni ilk gördüğüm gün başka kim varsa silinip gitti hayatımdan. Tatlı anılar bir yana, hangi olay varsa zihnimden silindi. Yepyeni, tertemiz bir başlangıçtı bu. Çıplağım, karşında arınmış durumdayım. Yaşamın iki yüzlülüğünü, yalancılığını, ihanetlerini, kalleşliklerini soyunup karşına en saf, en yalın benliğimle çıktım.
Sana ait olanı yaşamak istiyorum ben. Aşksa aşk, sevinçse sevinç, hüzünse hüzün, acıysa acı... Senden gelen hiçbir şey korkutmuyor beni. Sen yanımda olduktan sonra her şeye dayanabileceğimi biliyorum. Gözlerindeki derin uçurumlarda bir dağcı edasıyla gezinmek mutlu ediyor beni. Seni her gün yeniden keşfediyorum. Bu keşifte yolumu kaybetmeme imkan yok. Pusulamda rehberimde sensin. Karanlık yollarda ışığımda sensin.
Demet demet çiçek oluyorsun. Ben o çiçek tarlasının acemi bahçıvanı, birini koklasam diğerinin hatırı kalır diye üzülüyorum. Neyse ki her gün yeniden açıyorsun. Ve ben o renk renk çiçekleri bir daha koklama şansına sahip oluyorum.
Ne desem de sevda mı anlatsam diye düşünüyorum. Bu güne kadar söylenmiş en güzel sevda sözcükleri bile sana duyduğum aşkı ifade edemeyecek diye korkuyorum. Dünyanın bütün dilleriyle “Seni Seviyorum” desem yetmeyecek biliyorum.
Bana dokunduğunda tatlı bir ürperti kaplıyor bedenimi. Hafif bir meltem nasıl gıdıklarsa insanın vücudunu öyle oluyorum işte. Ama senin dokunuşların bu dünyadan uzaklaştırıyor beni. Kendimi lacivert bir okyanusun ortasında buluyorum. İçimdeki sonsuzluk duygusu büyüyor. Hiç bitmesin istiyorum dokunuşların.
Nereye gidersem gideyim yanımda götürüyorum seni. Hiç yalnız değilim bu yüzden.Ne gecelerim sensiz geçiyor, ne gündüzlerim. Yaptığım her şeyde, attığım her adımda mutlaka sen de varsın.
Özlemek aşkın yaramaz çocuğu. Ben o çocuğu bile uslandırdım artık. Özlenen sensin çünkü.
Sen benim için bu dünyada özlenmeye değer tek şeysin. Karşıma nasıl çıktığının önemi yok.Biz buna hayatın sürprizi diyelim.
Hani bir piyango bileti alır cüzdanında unutursun da haftalar sonra hatırlayıp listeye baktığında ikramiye kazandığını görür, sevinirsin ya...

İşte Sen Benim Hayatımın Büyük İkramiyesisin !

Sabahlar sana,geceler sana,sözler sana.....

Hala seni anlatacak satırlara bir giriş cümlesi bulamadım....
Sadece seni yazarken kalemim bu kadar kısır,
mürekkebim bu kadar soluk.
Sakın aklından bile geçirme, şimdiye kadar yazdıkların neydi ya da kimeydi diye.
Tabii ki yazdıklarım ve daha yazacaklarımın hepsi sana...
Gerçi bende olan ne varsa hepsi senin ya.
Sabahlar sana,
geceler sana,
sözler sana,
yazılanlar sana....
Sen böylesi bir servete sahipken dünyamda...
ben…
Viran edilmiş bir dağ kasabasında tahtadan bir barakada
Sersefil bir durumda kalemimle
seni anlatacak bir giriş cümlesi karalıyorum yıllardır kâğıtlara...
Yazı başlığım hala belli değil sevgili, ama son söz ne yazacağımı biliyorum...
Bu yazılanlar servet içinde yaşayıp ta,
sefillere bir ışık vermeyenlere,
ya da bu servete nerden sahip olduğunu bilmeyenlere....

…belki büyüdük… emin değilim

külahlı dondurma özleminde avuturken yalnızlığını, sen aslında hep uzaklara gitmek isterdin....




kim bilir kaç tren garı geçti gözlerinin önünden desem, sen sadece İzmir garında unuttuğunu söylerdin belki de hüzünlerini…garlarda unutulan hüzünlere sahip çıkan olur mu bilmem ama sen en çok sahip çıkılmayana sarıldın belki de… eski gazete kupürlerinde tozlanmış bir haber olabilir hayat, emin değilim… öyleyse dağılmadan, dağıtmadan gece senfonisi yalnızlıkları, başka bir işin yoksa yani, gel seninle sahil boyunca maviye yürüyelim…



uzakları anlat bana… kaç kilometre taşı sürer uzanamadıkların?...ya da dur, sessizliği anlat bana…nasıl konuşur bağıra çağıra, dudak dahi oynatmadan?... anlatırken susturdukları için mi, cevapsız kalır sorular yok yere?... biliyorum, yok bilmiyorum aslında, benim de cevapsız sorularım var, tıpkı gözlerinde barınan uçurum çiçekleri gibi… seni anladım dersem, anla…



güz çiçekleri gibi gülümseyişin… aslında en güzeli…herkesler kaçarken hüzün yağan gecelerden, sarı yaprakların müziğinden, ıslanmamak için çatak altı ararken gözleri, en güzeli sahiplenmek sonbahar kavuşmalarını… sen açmazsın şemsiyeni, rüzgar yüzünü okşarsa diğer yanağını çevirirsin, bata çıka yürürsün çamurda, dağda, bayırda değil mi?... güz çiçekleri gibi gülümseyişin, duyabiliyorum… aslında en güzeli…



kim bilir kaç ayrılık yürüdü gözlerinden desem, sen sadece birini unutamadığını söylerdin belki de bu gidişlerden… ayrılıklara sahip çıkan olur mu bilmem ama sen en çok sahip çıkılmayanı sevdin belki de…yaşlı bir ağıt olabilir mi hayat, emin değilim… öyleyse yaşlanmadan, yaşartmadan tozu alınan anıları, verilmiş başka sözün yoksa yani, gel seninle gece boyunca yıldızlara yürüyelim…



bağlamanın tellerinde yuva kuran türküleri anlat bana… kaç nefeslik tadı var aşkların?... ya da dur, ölmeyen, kurşun işlemeyen sarılmaları anlat bana… nasıl kavuşur kollar, el yordam bilmeden?... kavuşurken yüreklerine dokundukları için mi?... biliyorum… yok bilmiyorum aslında, benimde cevapsız dokunuşlarım var, tıpkı sesinde bağdaş kuran ardıç kuşu gibi… seni anladım dersem, anla…



ne yöne gideceğini bilemeyen rüzgar gibi özlemlerin… aslında en güzeli… herkes inadına biliyorum derken nereye gideceğini ama gidemezken ama adım dahi atamazken, bilmeden adım atmak, sanırım en güzeli… dilinde yuva yapan, sırra kadem basan kelimeler değil ki… yazdıkça dökülüyor yaşam, sen yazdıkça diniyor acılar değil mi?... rüzgar gibi özlemlerin… aslında en güzeli…



kim bilir kaç yalnızlık oturdu gözlerine desem, sen sadece sende olanı unutamadığını söylerdin belki de bu yalnızlıklardan… yalnızlığı dağıtan biri çıkar gelir mi bilmem ama sen en çok dağıtılmayanı sevdin belki de… bilmediği bir şehirde kaybolan ama başı dik bir kahkaha olabilir mi hayat, emin değilim…öyleyse kaybolmadan, kaymadan kaldırım sessizliğine, acil bir işin yoksa yani, gel seninle şarkılar boyunca dostluğa yürüyelim…



dilinin ucuna gelip de haykıramadığın cümlelerini anlat bana… kaç gecenin sabahında birikti bu kadar söyleyeceklerin?... ya da dur, umutla beklenen deniz üstü merhabaları anlat bana… nasıl yaşarır gözler durduk yere?... yaşlemmırken ağlara takıldıkları için mi?... biliyorum... yok bilmiyorum aslında, benim de renksiz ıslaklığım var yanaklarda, tıpkı suskularında renk atan şaşkınlığın gibi… seni anladım dersem, anla…



demem o ki gül beyaz kahkaha, bunca yaşanmışlığa rağmen, bunca gitmelere, dönmelere rağmen, bunca sitem dolu ama içten serzenişlere rağmen, bunca gözünü kan bulamış vedalara rağmen, deli boranlara, meltem sıcaklığına, yüreği kavuran iç çekişlere rağmen, söz mü büyük sözlerimiz mi derken susmamıza rağmen, büyüdük mü sence?



…belki büyüdük… emin değilim

Kıskançlık üzerine mektup

Sana baktığım zaman gözlerim kamaşıyor. İnce bir rüzgar esiyor saçlarının arasından, bütün denizler deviniyor .. binlerce güneş parlıyor gözbebeklerinde.. senin ışığın öyle parlak ki gökyüzündeki utancından eriyor Sana dokunduğum zaman sudan geçer gibi ellerim, senin beyazlığınla arınıyor. Yüreğimin içinden ırmaklar akıyor. Sana dokunduğum zaman nefes alamıyorum, soluğum kesiliyor.Sana dokunduğum zaman boyut değiştiriyorum.. bütün renkler yenileniyor. Bir masanın başında oturuyorsun, elinde çay bardağı… Diyelim ki çay içiyorsun. Senin oturduğun masa birden anlam kazanıyor. Çay daha lezzetli, masa daha sevimli, bulunduğun oda huzur veriyor. Sen yürüdüğün zaman bastığın kuru toprakta çimen bitiyor, çevrende güller açıyor. Kuşlar havalanıyor sevinçle mavi gökyüzüne. Senin el sürdüğün yerden bereket fışkırıyor. Ah sevgilim.. yüreğimin ateşi, başımın dumanlı yüce dağı, dinim kadar imanım kadar güvendiğim ey güzel insan.. seni kimse benim gözlerimle görmüyor. Sana sıradan biriymişsin gibi, yüzüne bile bakmadan bir söz söylüyor, cevabındaki gizemi fark etmiyor. Seninle kurulan cennet umurlarında değil.. Ama senin yüzüne bakıyorlar, onlara gülümsüyorsun, sana uzanıyorlar ses etmiyorsun. Verdiğin nimetin farkında değiller. Ben sana niçin onlarla berabersin diye hesap sormuyorum. Ama onlar senin değerini bilmiyorlar. Bunun adı kıskançlıksa evet.. Seni kıskanıyorum.. Ama bu, sana layık olmayanların vurdumduymazlığından kaynaklanıyor. Kimse seni bulunduğun yerden bir santim aşağıda göremez, görmemeli.. İşte o zaman çıldırıyorum. Sana uzanan elleri kırmak, sana bakan gözlere mil çekmek istiyorum. Sen burada, benim dünyamda, teksin, ulaşılmazsın. Sana ulaştığını sanan herkese lanet ediyorum. Çünkü onlar seni benim gözümle seni görmüyorlar.

Birgün okurmusun bu yazıyı

...Bir Gün Okurmusun Bu Yazıyı

Bir gün hayatımdan ördürürcesine çıkacaksın.ve ben seni hep son günkü halinle hatırlayacağım.seni en güzel halin neydi diye düşünüyorum. Ve içimden bir ses yıllar öncesine götürüyor beni ...
Seni her halükarda içimde hissedebiliyorum. İşte olayımın en güzel yanı bu. Sen ne kadar anlayabilirsin bilemiyorum. Ama benim gibi her şeyden ve herkesten uzak bir hayatın olmasaydı bunun ne demek olduğunu anlardın. Seni anlıya biliyorum sevdiklerin ve sana destek veren herkesin yanında ağlamak bile senin doğal. Benim için lüks olan her şey sana doğal geliyor.
Şimdi yatıyorsundur. Bir sigara yakmış yatağının ucunda yaşadıklarını ve benim sana söylediklerimi ve hatta yaşadıklarının bir hata olduğunu düşünüyorsundur. Kanayan yarayım senin için biliyorum. Bir hata. Bir yanlış. Oysa sadece sevmiştim seni. Hala aklımın bir ucundan çıkmıyorsun. Son kez çıkmayan olacaksın. Seni asla unutmayacağım. Yerlerde sürünüp yok olsam, evlenip çocuk sahibi olsan ve adım bir yana, dünyada olduğumu unutsan ben yine bıraktığın yerde olacağım.
Parktaki çocuklara bakıp seni yaşayacağım. Söküp atmam gerek içimden seni. Hayatımın kalanını sensiz yaşamayı öğrenmeliyim. Ve öyle ki hiç sızlamamalı içim seni gördüğümde. Sen utanmalı, sen başını eğmelisin. Yaptıklarından utanmalı, iliklerine kadar üşümelisin yazın kavurucu sıcaklığında...
Ama olmaz bunu sana yakıştıramam. Sen bunları yaşamamalı, görmemelisin. Korkma yavrucuğum ben gizli bir köşeden seyreder sonra usulca kaybolurum. Sen hiç görmezsin beni. Belki bir gün ortak bir tanıdığımızdan haberlerimi alırsın. Olur da hakkımda kötü bir şeyler duyarsan ne olur kulak asma yalandır mutlak. Senin üzülmen için söylenmiştir.
İçim yanıyor kimseye anlatamıyorum. Hoş sen bile anlayamadıktan sonra kim anlasın. Bana güldüklerini biliyorum bunu iliklerime kadar biliyorum. Varsın olsun, gülsünler, ben biliyorum içimdekileri. Yorgun bedenimi yıldızlara taşıyacaklar bu benim en mutlu günüm olacak. Sevdiklerimi oradan görebileceğim. Bir kahve telvesi, bir sigara dumanı kadar yakın olacağım sana. Sana ve sevdiğim tüm insanlara.
Son bir sevgi son bir mutluluk yakaladım seninle, belki de çok kısaydı kimileri için. Nereden bilsinler benim için bir ömre bedel olduğunu. Ben gözlerimde yaşadım bu aşkı ve yine gözlerimde bıraktım umutlarımı. Bunları bir gün okuyacak mısın? Okurken ağlayacak mısın bilemiyorum. Ama beni anlayabilmen için çok zaman geçmesi gerekiyor belki yüzyıllar. Yalnızları oynuyorum sen bile farkında olmadan. İşte ben buyum, kimsenin istemediği, kimsenin anlamadığı. Anlamak istemediği. Uykuların en tatlısı senin için olsun canımın içi

İkiLi YanLızLığımız..!!!

Suskunuz...
Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi...

Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil.
Konuşmaya çalıştığımız şeylerin,
alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz...

İkimizde cesaret edemiyoruz.
Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza.
Seviyoruz onu.
Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi
tereddütte düşüren.
Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı...

Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi
gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep...
Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı
vermemek için susmayı tercih ettim...

İçimden çığlık atarak susuyorum...
Susuyorum...
İçimde o kadar güzelsin ki...
Sana susuyorum...

Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok...
Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor.
O hiç susmayacak...

Her gün, her saat
bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi.
Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar...

Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı...
Üşüyorum; alev alev üşüyorum...

Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya;
gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir
şey değil...

Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler...
Ve

her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam...

Seni Sevdiğim İçin Özür Dilerim...

Yapraklar dökülecek ardımızdan..Sonbahara dönecek şimdi bu bahar vakti mevsimler..
Çünkü bitişi vuruyor saatler..

Bembeyaz bir örtü kaplayacak her yanı, soğuk..İçim üşüyecek sen yanımda yoksun diye..
Kal diyeceğim de, gitmeyi isteyen benim galiba..
Gidiyorum diyorum, bu dönemeçten sonrası yok diyorum..Olmuyor..
Sana yakınken başka bir sevdaya dokunulmuyor..

İçim üşüyor sevgili..
Değince tenin tenime ısınıyorum da yokluğun buna fırsat vermiyor. Keşke diyorum ve susuyorum, çatışıyorum sonra kendimle..Sana yalanlar söylüyorum..Kendime söylediklerimden daha hafifler.. Olmuyor..

Biz dediğin, yıkık bir kentin sevdaya yanık çocukları, ayrı düştük ama aynı yürekteyiz..Şimşekler çakarken senin gözlerinde benim içime düşüyor fırtınalı yağmurlar..
Bak yine yağmur var dışarıda, ılık esen rüzgar ve yine İstanbul, aklıma düşüyorsun..

Konuş benimle ve söyle, ne var bize dair yüreğinde..
Git diyorsan giderim, üç beş kırık cümle bırakarak geride..Sadece sevmiyorum de, geriye kalanları düşünme..Zaten soluyor susuz kalan aşk, dokunup dökme.Sonsuzluğa çıkan bir ses var içimden şimdi..Belki bir yakarış gibi, belki de çaresiz;Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki..

Bana sevdalı gözlerin vardı ya bir zaman..
Şimdilerde saklamaya çalıştığın..
Giderken yalnız onlar saklı kalır yüreğimde..bunu da çok görme...

Anlayana Sevda ....

hiçbir duygumu ertelemedim ben. yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım.
sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü.
hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.

aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona.
orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. bir adım atmalısın,
bir el uzatmalısın aşka doğru.
aşkın anahtarı cesaret değil mi yar?
cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, bir sevdayı büyütmek için?
kaç gece yalnız geçti hesaplasana... !


kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. neler yapabilirdik,
neler yaşayabilirdik düşünsene...
her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle.
gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum
ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün.


bu kentin her yerinde, herkesin içinde el ele dolaşabilirdik. girmediğimiz sokak kalmazdı.
bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.
bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik.
sonra bir filme gider, bir kitap okur, denize bakar, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.
paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı.


özlerdik birbirimizi delicesine. bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık.
yaşayamadığımız o bir saatin acısını çıkarmak için.

peki biz ne yaptık?
aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik.
her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken,
bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimize.


bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık.
sana huzur vaad etmiyorum. aşkta huzur arayan yanılır.
ben tutkunum, en koyu, en deli sevdanın sözcüsüyüm.
onlar adına konuşuyorum.
yarını olmayan zamanlarda hiçbir şeyi düşünmeden erimek adına konuşuyorum.


gözlerinin içine bakıp Seni Seviyorum demek istiyorum.
aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğin yere kadar gitmek istiyorum.
kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum.
yaşama senin adınla anlam katmak,
mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum.!

Seni Sevmekten Ne Zaman Vazgeçtim ?

*Kotu gunumde yanimda olmadigin zaman vazgectim.

*Canin sıkıldığında benimle paylasmadigini, kirilacak veya tedirgin
olacak olsam bile dusuncelerini acikca soylemedigini anladigim
zaman vazgectim.

*Bana yalan soyledigini anladigim zaman vazgectim.

*Gozlerime baktiginda kalbinle bakmadigini ve bana hala soylemedigin
seyler oldugunu hissettigimde vazgectim.

*Her sabah benimle uyanmak istemedigini, gelecegimizin hicbir yere gitmediğini görünce vazgeçtim

*Dusuncelerime ve degerlerime deger vermedigin icin vazgectim.

*Agrilarimi dindirecek sicak sevgiyi bana vermediginde vazgectim.

*Sadece kendi mutlulugunu ve gelecegini dusunerek beni hice saydigin
icin vazgectim.

*Tablolarimda artik kendimi mutlu cizemedigim ve tek neden sen
oldugun icin vazgectim.

*BENCIL OLDUGUN ICIN VAZGECTIM!!

*Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem icin yeterli degildi,
cunku sevgim yuceydi. Ama hepsini dusundugumde senin benden coktan
vazgectigini anladim. Bu yüzden ben de senden vazgectim.

İçimde Ölen Biri VaR...

"Her şey güzel olacak" diyor içimden bir ses. "Her şey güzel olacak"...

İnanmak istiyorum. Her şey güzel olsun istiyorum. Her şey bitiyor.

Canımı yakanın ne olduğunu bilsem, uzaklaşsam ondan, ulaşamasa bana, yanmasa canım bu kadar. Çeksem gitsem, çok uzaklara gitsem, kendimden gitsem,kafamdakilerden gitsem, zorunluluklardan gitsem, sorumluluklardan gitsem, upuzun,sapsarı bir kumsalda sıcak kumların üzerinde yatsam. Uyusam, bir daha uyanmasam. İyi gelse gitmek bana.
Her şey güzel olsa.


Bana bir şeyler anlat
Canım çok sıkılıyor
Bana bir şeyler anlat
İçim içimden geçiyor

Bir masal anlat bana. İçinde hiçbir şey olmasın. Sadece sessizlik olsun. Güzel renkler olsun. Huzur olsun. Gözlerimi kapatıp hayal kurayım ben de. İçinde hiçbir şeyin olmadığı bir hayal. Mutlu olayım. Güzel şeyleri çağrıştırsın sözlerin. Ne anlattığının önemi yok. Bana bir masal anlatsan. Sadece sussam. İyi gelse susmak bana.
Her şey güzel olsa.


Yanımdasın susuyorsun
Susuyor konuşmuyorsun
Bakıyor görmüyorsun
Dokunsan donacağım
İçimde intihar korkusu var

Gözlerimi kapatsam, sussam, sussam, ağlasam. Silinse her şey. Herkes gitse. Gerçekler bitse. Sadece bembeyaz bir gün kalsa bana. Bomboş bembeyaz bir gün kalsa. Bomboş otursam ben de. Konuşmadan. Dinlemeden. Görmeden. Sıkıldığım ne varsa silince düşüncelerimden. Her şey geçse. Geçmek iyi gelse bana.
Her şey güzel olsa.


Depremler oluyor beynimde
Dışarıda siren sesi var
Her yanımda susmuş insanlar
İçimde ölen biri var

Bir masal yaşat bana.

"Her şey geçecek" de.
"Çok mutlu olacağız" de.
"Sana acı çektiren ne varsa bulacağım hepsini" de.
İnandır beni. Her şeyin geçeceğine.
"Gideceğiz" de. Gitmesek de."Güzel olacak her şey" de.

Her şey bitse de

GizLi Öznem'e

Gece...gece yarısı..
Kendimle kaldığım anda yine yazmak,sana yazmak...
İlk başta dedim "yazmasam mı" diye kendime,
ama sonra yine doldurdum mürekkebimi,kalemim düştü beyaz yollara,
"sen"in izini bulmaya.

Aşk mektubu değildir bu yazdığım,sadece kalemimin coşkunluğu tuttu yine,
"sen"li cümleleri özlemiş,benim seni özlediğim gibi...
Düşündüğün gibi "kapalı kutu" olabilirim belki
ama çekinmeden belki de milyon kez,
istesen de istemesen de kağıtlara dökerim sana olan sevgimi
seni hissettiğimi...

Her bir yanı odamın "sen" oldu yine...
Nedensiz, mecalsiz "seviyorum"lar dökülüyor benden yine.
Durduramadığım gücüm sana işliyor yine, seninle...
Söyleyemediklerini,cesarete erip döküverirmiş mektuplara insan,
ama benim sana söyleyemediğim yok ki?

Ne kadar çok "sen"le başlayan cümle varsa -
"seni seviyorum",
"seni özledim",
"seninleyim",
"sana...."-işte ne kadarsa, söyledim sana...

Şimdi...
Seni özledim...
Ne bileyim işte,özledim.
Sesini özledim,olmadık anlarda beni hal değişimlerine uğratan sesini
Özlemeyi en çok sende sevdim sanırım...
En çok "sen"li özlemler yaktı içimi...

"Sen"li karanlığı özledim.
En zifiriden aydınlığa kavuşulan anın tadını...
-Artık karanlıktan da korkmaz oldum,senle öğrendim.-
Gördüm ki sana yazmayı da özlemişim...
Uçsuz-bucaksız beyazlara
sadece benden seni anlatan çizgiler çizmeyi,
herbiri anlamlı olan...

Aşk mektubu değildir bu yazdığım,daha çok herşeyimi, seni,
herşeyini özlediğimi fısıldamalarımdır..
.
Kulağına erişir mi acaba nağmelerim?
Yine aklımda iki hece,beş harf...
Sonra ardından altı hece,onüç harf...
İkisi birbirinden ayrılmaz ki...

Canım yalnızca sevmek istiyor seni.

Canım yalnızca sevmek istiyor seni.
Öncesinin ve sonrasının arasına alıp değil,alışılmış bir tören gibi değil.
Hiç dokunmadan,belki de gözlerine bakmadan,konuşmadan
belki belki de her zaman yaptığımız gibi değil..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni.
Unutup,tekrar hatırladığım çok sevdiğim bir şarkıyı hiç bıkmadan
defalarca ara vermeden içten içe mırıldanıp zamandan koparıp alır gibi..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni.
Saçlarını yüzünden ayırıp,gözlerini kirpiklerinden, ellerini bileklerinden,
ismini bedeninden ayırıp,ayrı ayrı bir evin odalarını gezer gibi,keşfeder gibi,
ilk kez ve merakla ve hayranlıkla,bir kırmızının detayında dakikalarca takılıp bakar gibi
canım yalnızca sevmek istiyor seni..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
nereye varacağını bilmediğim bir kaçamak yolculuğa,sırf aklıma esti diye,
sevdiğim hiçbir eşyayı almadan yanıma çıkar gibi..
Süregelen bir sevgiyle değil,öğretilmemiş,bilmediğimi z biçimlerde,
kuşların kanatlarını açıp,özgürlüğe süzülmesine yarayan içgüdüleriyle,
içimden geldiği gibi canım yalnızca sevmek istiyor seni.
Tarifsiz bir hisle sevmek istiyorum seni.

Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
Tatlı,ekşi ya da tuzlu değil,bilmediğim bir tatla,bir duyguyla.
Öyle,bir meyvenin tadını alır,bir kitabın adını okur gibi değil;
bir yaz günü tenine vuran sıcaklığı gibi güneşin,
serin bir akşamın denizden esen rüzgarıyla içine işlediği yosun kokuları gibi,
anlatamadığın ama bırakmak istemediğin,bitmesini istemedigin bir hisle..

CANIM YALNIZCA SEVMEK İSTİYOR SENİ..
NE UMUT ETMEK,NE DE BEKLEMEK..BASKA HİÇBİR ŞEY..

"Seni Seviyorum" Demeyi Öğrenebilir miyim?

S
'yi sonsuzluktan almıştım.
E
'yi erdemden...
N
'yi naz ödünç vermişti,
İ
, içimden geldiği gibi, öylece yerleşivermişti yüreğime...
Bense bekliyorum.
Şaşkınım çünkü. Ne yapacağımı bilmeden öylece, yerime mıhlanmış, duruyorum. Kımıldamıyorum, kımıldamayı düşünmüyorum bile; dedim ya bekliyorum diye.

Bilmediğim bir yerlerde bir tılsım gizli besbelli; o yok olmasın diye bu ürkek, korkak, tereddütlü halim, sonu gelmeyen beklemelerim.

Aslında böyle olmamalı. Ellerim bu kadar acemi, sesim bu kadar titrek, gözlerim bu kadar kaçak; olmamalı.
Yüreğim hepsinden öndeyken böyle, söze can veren sesim, susmamalı.
Böyle karmakarışık, cılız hatta yorgun hissetmemeliyim.
Biliyordum, derin bir solukla bir defada söylemeliyim.

S
'yi sabırdan almıştım.
E
'yi evrenden.
V
'yi vefa, vedadan önce davranıp vermişti.
İ
'yi ihanet sıkıştırmıştı araya.
Y
, yalnızlığın içinden hüzünle sıyrılıp yer bulmuştu yamacımda.
O
, ozanların dağarcığından uçup gelmişti erken bir sabah.
R
'yi karşımda görünce çoktan razı olmuştum.
U
, unutmanın sihrini mi sunmuştu ben böyle şaşkınken; bilmiyorum.
M
'yi mutluluktan aşırmıştım, gülümseyerek.

Öyleyse...
Şimdi tam zamanı değil mi?
Her şey bu kadar içimde, bu kadar hazırken, eksik olan ne?
Nedir beni tutan?
Korku mu?
Acemiliğim, utancım böyle kaçak dövüşmem; neden?
Zayıf mı hissedeceğim kendimi?
Ayıplanacak mıyım?
Garipsenecek miyim yoksa?
Anlaşılmayacak mıyım?
Duymak istemediğim sözler yüzünden kalbim mi kırılacak; yok mu sayılacağım?
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı?
Ah, böyle olmamalı.
Öyleyse, öyleyse, sahi öğrenebilir miyim?
Sevgimi söyleyebilmeyi, öğrenebilir miyim?
O dünyanın en güzel cümlesini, gün içinde,
bir anda, çok derinlerden geldiğinde kendimde tutmayıp, bir defada...
Söyleyebilir miyim?

Sevgiliye Gönderilmeyen Mektup

::.. Sevgiliye Gönderilmeyen Mektup ..::



Sana bu kaçıncı mektup ,gönderilmeyen
Yazıp da okuyamadığım,okuduğumda ağladığım
Bu nasıl bir sevda ki,ağlayıp ta anlatamadım
Anlatayım....
Ellerim nasır,gömleğim ütüsüz
Yamalı pantolonumdan utanır
Sevdalara sığmasa da sesim,haykıramazdım
Senin için en nezih kelimelerden şiirler yazdım
Tarif edemedim diye gönlümün diliyle seni,
Yırtıp attım......................... ..
Kaç gül kopardım bahçelerden,al
Kaç kez yemin ettim,tamam
Gülümü vereceğim sevgimi söyleyeceğim
Olmadı liseli kız olmadı,anlatamadım
Sen eve dönerken ben bir köşede ,ağladım
Bir bakış çok şey anlatır derler
Anadolu yiğidi sevdalıysa,
Ben sana bakamadım da doyasıya
Gözümden sakındım seni.................
En serin yaylalardan daha,serin
Saçların savrulurken gözlerin ah..gözlerin
Umudun başka gözlerde,ellerin başka ellerde
Düşünsene seni severken deli ce..
Dokunsun başka bir ten tenine
Nasıl anlatayım kıskanıyorum.
SENİ ÇOK SEVİYORUM...................

Gün Gelecek

..:: Gün Gelecek ::..

Beni düşündüğünde
Özlemin bir damla umut oluyorsa kestane karası gözlerinde
Sakın umudunu kağıt bir mendille slip çöpe atma!
Gün gelecek ;
Acılarınla büyüttüğün sevda çiçeğin tomurcuklanacak
Güneş bir başka doğacak ve yağmurlar umutla yağacak
Ve sana söz tomurcuk çiçek açtığında yanında olacağım,
İşte o zaman hayallerin pembe bir düşten ziyade,
Beyazlar içinde bir gerçek olacak,
Umudunu hasretıine yenik düşürme sakın
Mutluluk bizim mutluluk yakın!

Yoruldum ... Çaresizim ...

Yoruldum ... Çaresizim ...


Üşüyorum:hüzün şarkıları söyleyen bir Sonbaharın zemheriye dönüşmesinin
verdiği, fani bir üşüme hissi değil bu sevdiğim ve ellerim buz kesmiş olmasına
rağmen, ıssız bir gecede yokluğuna mahkum bir ruhla seni yazarak unutuyorum
üşümüşlüğümü...

Yoruldum artık biliyor musun? Tek taraflı bir hayatı omuzlamaktan, hayatın yükü
altında ezilmekten; birilerini arayıp sormaktan, anlatamayıp dinlemekten,
sevmekten, seni beklemekten, her yeni güne belkilerle başlamaktan,
sadece hıçkırıklarımı kendim duymalarımdan yoruldum ve sefaletin zincirleriyle
hapsedilmiş bir aşkın yalnızlığında tükendim. Sabret diye diye erittim sabır
taşlarını, bir an ümitsizliğe düşsem hayalin çıktı karşıma, gözlerine baktım ve
kendimi yerli yerinde bulunca güzel gözlerinde, güç aldım acıların binlerce
çeşidine karşı ama sabredecek gücüm kalmadı, hayalinin gözlerinde duramadım
sevgili.

Oysaki nasılda ihtiyacım var sana, bilemezsin. Sarılsan bana bir annenin evladına
gösterdiği o kutsal şefkatle, başımı göğsüne yaslasam ve yiten ümitlerimin ayak
seslerini duysam kalbinin atışında, içine düştüğüm çaresizlikle birlikte sana
sımsıkı sarılırken, sıcaklığını hissedip boğazıma düğümlenen ve içimde yankılanan
hıçkırıklarımı özgür bırakıp ağlasam. Sen saçlarımı okşasan bir babanın nasırlı
elleriyle oğlunun saçlarını okşadığı gibi ve ben içimdeki zehiri nehir misali akıtsam
ne güzel olurdu sevgili. Ama yoksun işte ve ben bunların hepsi bir hayalden
öteye gidemiyor, ne acı değil mi? Dostlarım, bugüne dek hayatıma giren tüm
sevenlerim, değer verdikçe canımı alan sevdiklerimin yokluğu kadar gerçek
yokluğun...

O kadar yalan ki insanların gülümsemeleri, o kadar menfaatperest olmuş ki
yeryüzünde herhangi bir anı paylaştıklarım, artık alınacak bir canım, bir parçam
kalmadığı için bir anda yok oluverdiler. Bir fotoğraf geldi gözlerimin önüme şimdi,
kimdi hatırlamıyorum o fotoğrafı çeken, hatırladığım tek şey var ardında
akbabanın olduğundan habersiz bir Afrikalı çocuğun çaresizliği ve resmi çeken
kişi intihar etmişti sanırım o anı o karede ölümsüzleştirdikten sonra...
Çünkü o çocuk ruhunu akbabaya teslim etmişti.
Çaresizliğim o Afrikalı çocuğun ki gibi ve azabım o fotoğrafçınınkiyle aynı derecede acı verici, sevdiğimi sunduğum kim
varsa sevgili, hepsi birer birer o akbaba gibi olup çıktı. Ama ben şimdiye kadar
savaştım hayalinin sayesinde, bir yerlerde var olduğun ümidiyle yaşadım,
seni delice sevdim ve yokluğunda bile seni içimde yaşattım her nefes alışımda... Ta ki,
bu yazıyı kaleme aldığım şu ana kadar dayanabildim, bu saate kadar sen
gelmedin, ruhumu akbabalara teslim ediyorum, gelsen de kurtaramazsın artık...

Herkes bayram sevinci yaşıyordu sevdiğim. Kim bilir sende yaşadın belki, kutlu
olsun geçmiş bayramın ve gelecek olan bayramların ve ben bu bayram sabahı
yine sessizce ağladım. Her bayramda olduğu gibi.... Kimsesizdim, çalmadım
kimselerin kapılarını, kimsesizliğim kapımı çaldı, kapattım kendimi hücreme,
gecenin karanlığına gizlenip çıktım dışarı gece saklar beni diyerek,
kimsesizliğimle bayramlaştım, yalnızlığımın elini öptüm, sefaletimi bir tabakta
sundum şeker tadında firari ruhuma...

İçini karattım değil mi? Affet beni sevgili, inan ki bunun tek sebebi;
kimsesizliğimden, kalabalıklarda bile yalnızlaşmamdan, sefaletimin bana sunduğu
çaresizlikten ve bir sen kaldın bu çaresizliğin ortasında tek dayanağım,
içimi dökebileceğim, yazarak yaşadığım bir sen varsın,
sadece sen anlarsın beni,
dilinde zehir zemberek kelimeleri cansız kağıtların bedenine aktarırken sıcaklığını
hissettiren ve seni bana getiren kalemimden başka tek sen varsın beni
anlayabilen, beni terk etmeyen bir sen kaldın. Affet!

Sonuçta bende insanım, sana toz pembe bir dünya vermek, seninle toz pembe
düşler kurmak isterdim. Gerçekliğinle el ele verebilseydim, iyi bir Ferhat olurdum
ya da aşk ile yanmaların ötesine geçmiş bir Mecnun olurdum uğrunda, şüphen
olmasın. Seninle gezmek isterdim, sen ne istersen alabilmek, gözlerine bakarak
geceleri şiirlendirmek isterdim; bir yuvamızın olmasını, çocuklarımızın şen
kahkahalarıyla şenlenmek, sen olunca yanımda üzülmelerin bile bir anlamı olurdu
eminim. En çok neyi isterdim biliyor musun sevgili? Seni yazmak yerine yaşamak
olsaydı kaderimde, ölüm kederlendirmezdi beni, doya doya yaşardım seni ve o
an ölümsüzleşirdim.

Kaç zamandır yokum kendimde, kaç zamandır yoksun. Ne ben alışabildim
sensizliğe, ne tütün kokusu sinmiş odam alışabildi hayalinsizliğe... İnan çok
gücüme gidiyor; öykülerimde can bulan kadınların senin yerine beni
sahiplenmesi ve kimsesiz sokaklarda attığım her adımla sen uzaklaşıyorsun
sanki, bunu düşündükçe, sensiz kalmak gücüme gidiyor sevgili. Gözlerimi açmak
bile istemiyorum, sensiz bir güne başlayacağımı biliyorum ve onulmaz yaralar
açıyor ruhumda, gözlerimi açmıyorum bende, tüm dünya beni uykuda biliyor,
oysa uykuyu unutalı çok oldu.

Hayalinde can bulan gülüşünü özledim. Kendimde unuttuğum ne varsa bulduğum
hayalini özledim. Seni çok özledim, özlemlerim işgal edince yüreğimi, delice bir
istekle, Neroncavari bir arzuyla bu şehri yakmak istedim, vazgeçtim daha
sonra; eğer ateşe mahkum olursa bu şehir bende yanarım, bilmekteyim
yanmaların acısını ama senin bu acıyı bilmeni istemiyorum sevgili. Sen yanmaları
bilme, sensizliğimde yanmalarımı bilmediğin gibi... Bilme!

Nasıl da huzursuzum. Evimin çatısına tüneyen bu baykuş, Azrail’in habercisi gibi,
ölümün yaklaştığını haber veriyor sanki, annem hastalandı yine, ayağı tutmaz
oldu. Ben çaresizim, sefilim ve sefaletime bir aşkla seni dahil etmekten,
sonrasında kaybetmekten korkuyorum. Daha bin bir çeşit dert başımda, görsen
tanıyamazsın beni, genç yaşta karlar yağdı saçlarıma... Sıkıntılarda sevinçlerin
olduğu gibi biz insanlar için. Geçecek elbet bu günler, seni kocaman bir
gülümsemeyle karşılayacağım bir gün sevgili. Bekliyorum seni, unutma
beklemelerimi. Seni seviyorum.

Ben Seni Yaşıyorum Birtanem

::.. Ben Seni Yaşıyorum Birtanem ..::

Sensiz yaşanılacak olan bir hayata atılmaktan korkuyorum.Böyle bir hayatta
ayakta durabileceğimi hiç sanmıyorum.
Sonu hiç gelmeyecek gibi görünen yaz gecelerinde sensizlik beni bitirmeyecek de ne yapacak? Seni sevmek
mutluluksa,ben çok mutluydum.Senin de mutlu olduğunu düşünüyordum.
Bu mutluluğum hiçbir zaman bitmeyecek çünkü ben seni hep seveceğim,
sevgi bende var oldukça. Aşık olup da kavuşamamak insana acı verebilir ama ayrılığın
verdiği acının yanında hiçbir şeydir.Aşık insanın umudu büyük olur,ayrılığın
umudu ise sönük bir ateş gibidir. Gecenin bu saatinde ikimizi sorgulayıp
hangimizin suçlu olduğunu bulmak,bir çare olacak mı ayrılığımıza? Suç kimin
olursa olsun, o suçun oluşmasına olanak veren daima her iki taraftır. Sevmek
çok zor değil,zor olan ;sevgiyi devamlı barındırabilmektir.Arada küçük
kaçamaklar olsa da her zaman sevgiye yer bıraktığımı düşünüyorum.
Ayrılıklara neden olan en büyük yanılgımız;sevmek ve sevilmek kavramlarına farklı
açılardan bakmamızdır.İşin içine saygıyı da almayan bir düşüncenin doğruluğunu
kabul etmek bana çok mantıksız geliyor. Her olayda olduğu gibi duygularda da
sadece kendi tarafımdan bakmıyorum.Yada şöyle söyleyeyim sadece kendimi
düşünerek sevmek ve sevilmek gibi bir düşüncem yoktur. Yaşaman
gerekenleri,sevginin hak ettiği duyguları yaşaman için üzerime düşen her şeyi
yapmaya hazırım hiç bir karşılık beklemeden.Sonu bana acı verse de yine
yaparım.Bugüne kadar ben öyle yaşadım.Doğru mu yaptım yanlış mı?Bilmiyorum.
Ama bu yolda yürümeye devam edeceğimi biliyorum. Bu benim hayat
felsefemdir.Bundan taviz vermek,kendi değerlerimi hiçe saymak anlamına gelir
ki,böyle bir durumda da boşlukta dolanan bir cisim gibi bir o yana bir bu yana
savrulacağımı biliyorum. Seni sevdiğim için "seni seviyorum"diye haykırmadım
sevgi nedir bilmeyen insanlara.Mutluluğu yakalama şansını yitirmemen uğruna
ayrılığı seçtim.Acı veren, zor bir karardı benim için. Gün gelir de bu kararım
mutluluğuna bir katkısı olacaksa, bilki ben hiç bir acıyı yaşamadım. Sevmek acı
verir, sevmemek de. Sen hangisini yaşıyorsun şu an? Ben seni yaşıyorum

birtanem.

Sen Benim Saplantımsın

..:: Sen Benim Saplantımsın ::..

Sana aşık olduğumdan beri,benim saplantım sensin.
Sen kendi dünyanda yaşıyorken,benim dünyam sensin.
Yoğun bir aşk,yoğun duygular,inanılmaz bir ruh yaşıyorum artık!
Aşkını bekliyorum,bir parça yem gibi,yuvarlak bir kasede bir balık gibi artık!

Gündüzün,seni kapmak için,bir kartal gibi seni izlerim.
Geceleyin,seni kaybetmemek için,siyah bir yarasa gibi seni takip ederim
Yazın,aşkımı sana göstermek için,bir yunusbalığı gibi sana doğru yüzerim.
Kışın,kendimi sana hazırlamak için,bir penguen gibi smokin elbise giyerim.

Senin ilgisizliğinden,dondurmanda bir mikrop olmak isterim.
Rüyanda adımı tekrarlayarak konuşan bir papağan olmak isterim.
Kendimi sana göstermek için,ısırılmış elmanda bir kurtcuk olmak isterim.
Sırf beni görmen için,iri bir böcek gibi,yiyeceğinin üzerine konmak isterim.

Beni önemsemediğinde,bir sivrisinek veya bir hamamböceği gibi seni ısırmak isterim.
İntikam almak için,bir böcek,bir örümcek yada bir yaban arısı gibi seni rahatsız etmek isterim
Aslında benim amacım,bir öç almak değil,seni bir kelebek gibi öpmektir.
Benim gayem kalp hırsızlarını bir polis köpeği yada bir atlı polis gibi kovalamaktır.

Zıplayarak ve sırıtarak,bir şempaze gibi,sana duygumu göstermeye hazırım.
Eğer izin verirsen,oyuncak ayın gibi,seni kucaklamaya hazırım.
Aşkın beni insanımsı bir hayvan yaptı;tedavi etmek için saplantımı aşkını bana ver.
Yoksa dayanılmaz güzelliğin beni bilinçsiz bir tutkuya sürükler.

Dayanamıyorum

::.. Dayanamıyorum ..::

Yasa büründü tüm geceler.
Gök kubbe, yıldızlı ihtişamıyla çöktü aşkımın üstüne, aşkın içinde biçare ruhum
enkazında kaldı. Senin varlığınla kurduğum ne kadar toz pembe hayal varsa, üzerine siyah boya kutusu ters gelmişçesine siyaha boyandı. Bir an kaçmayı
denedim buralardan, sensizlik alıştığım bir durumdu, sensizliğimde hayalin bir
avuntu. Şimdi annesinin en sevdiği vazoyu kırmış bir çocuk gibi suçlu
hissediyorum kendimi; seni sevdiğimi söylemekte keşkelerim olmasaydı derken
kendi kendime, içim buruluyor. Düşünmeden yapamıyorum; bütün servetlerini ayaklarının altına dökerek sana sahip olmayı düşünen insanlar, sırf kendi
egolarını tatmin etmek uğruna her şeyi yapmayı göze alanlar, sana mutluluğu da satın alabilirler mi? Gözlerin cezbedici zenginliğin rengarenk görüntüsüyle
boyanır, sen ideallerinden vazgeçip, aşkını üç kuruşa satabilir misin ya da
sattırırlar mı? Nasıl canım yanıyor bilemezsin, çakıl taşlarıyla dolu bir alanda top
oynarken düşen bir çocuğun derisi yüzülen diz kapağından akan kan gibi
yüreğim kanıyor. Yakamozlu gecelerde bir başka hayal ederdim seni, yakamozlu
geceler bile şaşkın halime, hayallerim siyahı kadife gibi emdi, korkularım
aydınlığa kavuştu, bu gece yarısı sabah olmak bilmez. Olsa ne değişir ki sevgili,
sensiz olan her sabah sensizliğin üstüne doğan her güneş, ay benim için.

Başlamadan son bulacak sanırım bu aşk hikayesi...
Tamamlanamamış bir beste, yarım kalmış bir şiir gibi olmasından iyidir sevgili,
başlamadan bitmesi belki her ikimiz içinde en hayırlısıdır. Bunları ben söylüyorum.
Savaşmadan yenilgiyi kabul etmeyen bir adamdım halbuki, maneviyatın
maddiyata yenilmesine izin vermezdim ben, bana ne oldu böyle bilemiyorum.
Bu belirsizlik her geçen gün, yüreğimde daha da şiddetlenen fırtınanın benden
bir şeyleri koparıp götürmesine sebep oluyor. Senden, varlığından,
gerçekliğinden ve beni hayata bağlayıp, hayallerde seni yaşamamı sağlayan
bakışlarından birazcık cesaret alsam belirsizliğe sebep olan bulutları, karanlık
dünyanın üstüne güneş gibi doğan o gülüşünle dağıtsan, canımı bile ortaya
koyarak savaşacağım ama yoksun işte ve yaşananlardan bihabersin. Şu an
yorgun bedeninle masum bir çocuk gibi, melekler gibi uykudasındır, rüya
görüyorsun belki de, merak ediyorum sevgili, sende rüyalarında yer veriyor
musun naçiz siluetime, sende sevmelerinin en yücesini, aşkların en temizini
yaşıyor musun? Seninle yalnız kaldığım o an söyleyebilseydim seni sevdiğimi,
sonunun yıkım olacağını bile bile söyleseydim, şimdi böylesine seni
kaybetmekten korkuyor olmazdım sevgili. Düşlerime giriyor kaç zamandır
; ellerinde paradan oraklarıyla yüreğimde aşkının can suyuyla yeşeren sarı saçlı
başaklarındaki her tanesinde aşkımızı gösteren ekinlerimizi yoluyorlar, ikimizi
karşılıklı bağlayıp; sıcaklığını bile bilmediğim o pamuk ellerine tütünden bulaşan
kolaları alıp gözlerime sürüyorlar, resmen seni bir daha görmemen için gözlerimi
dağlıyorlar sevgili.

Ben seni olduğun gibi seviyorum, bu insanlarsa bedenini, ruhunu bir eşya misali
satın almak için çaba sarfediyor, bunları gördükçe canım acıyor, tüm bu
yaşananlardan habersiz olduğunu düşündükçe, boğazıma düğümlenen ne kadar
asi kelime varsa haykırmak istiyorum. Senin ağırlığınca altın verebilirler.
Ya ben?
Kalbimi, yüreğimin sınırlarına sığmayıp beni biçare eden aşkımı, sana hasret
sevgimi verebilirim şu an ki sefaletimle...Seni koluna takıp bir süs eşyası gibi
taşımayı düşünen bu zenginler gibi paraya boğamam belki ama sevgiye
doymanı, aşkla sarhoş olmanı, aşk ateşiyle yanmanı sağlayabileceğim gibi o ateşte seninle yanmayı göze alırım sevgili.

Yoruldum, biliyor musun? Zemheri ayazında kalmışçasına üşüyorum
sensizliğimde... Bir tarafım para değer vermeyeceğini söylüyor, bir tarafımda fırtınalar koparıyor isimsiz korkularım ve sen hiç birini bilmiyorsun. Dayanması en
güç acı bu; evladını yitirmiş bir anne gibi feryat edesim geliyor içimden, acısını yüreğine gömen bir baba gibi sessizce ağlıyorum, damla damla sen düşüyorsun gözlerimden, incinirsin diye korkuyorum.

Meydan okurum tek başıma,
Kuşatılsa, aşkımı barındıran yüreğim,
Kafa tutarım tüm dünyaya,
Ölüm gelse keskin kılıcıyla üzerime,
Güler geçerim, sen yanımda oldukça,

Kalemimden kan damlıyor sanki sensizliğimde seni ölümsüzleştirdiğim şiirlerdeki
kelimeler ok olup yüreğime saplanıyor yokluğunda ve ben seni öylesine çok
özledim ki, ne zaman özlemimi yazmaya kalksam kelimeler kifayetsizleşiyor. Tıpkı
sensiz hayatın kifayetsizleştiği gibi.

Hayallere bakarsan sevgili; zaman vuslata beş varı gösteriyor, gerçeklere
bakarsan vuslatımız imkânsızlaşıp, aşkımız efsaneleşiyor ve şu an ben
sensizliğimde; hayalinle, yalnızlığımla, aşkımla gece yarılarının zifiriliğini
yaşıyorum. Bir hücrede mahkum nasıl hasretse güneşe, bende gerçekliğine öyle
hasretim sevgili. Ne olur gittiğin o uzun yollardan geri dön ve seni göreyim gün yüzüyle, daha fazla sensizliğe dayanamayacak bu yürek...

Dayanamıyorum, yüreğime gömmek istemiyorum seni, gerçekliğinin başka birine ait olduğunu ve kendini onlara sunduğunu düşünmek istemiyorum. Eğer ki
maddiyatı seçerse o yüreğin, işte yıkım o an olur benim için, o an aşkın enkazının altından cesedim çıkar, yatalak olur biçare ruhum, sensizliğimde değil
ama bir eşya değerinde başka birine aidiyetinde ben, sen var oldukça yok
olurum sevgili. Sessiz feryatlarımı duy gece yarısı, ikimizde uyanığız bak, rüzgar
kokunu getiriyor bana, çığlıklarımı da sana getirsin ve yağmur yağsın yarın
sevgili, belki o yağmurla bana gelirsin. Seni seviyorum.

Seni Hiç Unutamam

..:: Seni Hiç Unutamam ::..

Dalıp gittim yine senli düşüncelere
nerdesin ve ne yapmaktasın diye
Uzak kaldık öyle uzakki birbirimize
Yollarda karşılaşma ümidimiz bile yok....

Kış vurdu mu acaba o deniz memleketine
Üşüyor mu burnun,ağzın,yanakların
ama düşünüyorumda al al olmak ne de güzel yakışırdı yüzüne
iyi giyin dikkat et sağlığına
bir zarar gelecek olursa sana
dayanamam,parçalanır yüreğim

..sevgimi verdim,almadın
başka kollardı aradığın
yine de kızıp,küsmem sana
aynı yerde ,aynı büyük sevgiyle
kalbimle ben bekleriz seni,umudumuz hiç tükenmemekte
....Bu ölmüş duvarlarla çevrili odada
yalnızlığımla oturmuş işte böyle düşünürüm seni
merak etme yolunda herşey buralarda
bir sana,bir sessizliğine dayanmak zor gelir..
Ve sevdiğim,
Unut demiştin,kulaklarımda çınlıyor hala sesin
Ama unutamam seni ben hiçbir zaman bilmeni isterim

Ben senin hayalini sevdim sevgili ...

Saçının telini dünyalara değişmem derdin ya ben kısacık kestirdim, o saçları hem sen yoktun ki zaten kim okşayacaktı?

Evlenmedim, kızlarım oğullarım olmadı. Ama dünyadaki tüm kimsesiz çocukları evlat edindim. Hepsinin saçlarında yıldızlar parladı, kaç doktor büyüttüm, bir bilsen hepsi de çok başarılı ameliyatlar yaptı. Kim derdi ki gülüm bir gün Leyla ünlü olacaktı, yayınevleri kitabını basacaktı, televizyonda kanaldan kanala koşacaktı.

Kim derdi ki gülüm o sana tapan kız bir gün seni unutacaktı. O hani;

'ocağında ateş olsam yar yar
pencerende güneş olsam yar yar
bahçende gülün olsam yar yar
dalında bülbül olsam yar yar'

diyen kız seni unutacaktı. Hani o kız gülüm, hani o kız sana her şeyden yakın olacaktı. Biliyor musun hep gülecek? Hep şiirden bahsedecek. Sen bilmeyeceksin yaralarını belki kitabını okuyanlar da. O, hep güldüğü için göğsünde kanamamış yaraları görmeyecekler sevgili.

O hayaller artık bize çok uzak sevgili, ben artık gece yatağında üşürken sevgilisini düşünen o küçük kız değilim. Ben gece yatağında üşürken elektrikli battaniyesinin fişini prize sokan kadınım. Ben hayallerimi seninle kurdum, hayallerim kirlenmedi nereye gittiği belli olmayan hayatlarda.

Evet sen hep vardın, yakındın. Evet beni bu gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller ayakta tuttu. En güzel şiirlerimi seni değil ama hayalini düşünerek yazdım. Ve ben seni değil gülüm, o hayali sevdim.

Bağışla sevdiğim şiirden başka bir şey gelmedi elimden karın gibi ikiz çocuk veremedim sana, hem biliyorsun evlenseydik, bizim, iki oğlumuz, iki kızımız olacaktı, kızımızın saçında yıldızlar parlayacaktı, her birinden aşıklar dilek tutacaktı, onun adı bahar olacaktı, aynı aşkımız gibi. Küçük oğlumuz ablasını kıskanacaktı. Büyük oğlumuz doktor olup, yaşlandığın zaman seni katarak ameliyatı yapacaktı. Küçük kızımız doğduğunda benim göğsüm yara olacak, sütüm akmayacaktı. Ama biz ona sevgimizi verecektik, mama yedirirken ve hep ellerinden öpecektik yavrucağı.

Evet sevdiğim ben o, gerçekleşmesi mümkün olmayan hayali sevdim. Aynı yalnızlığım gibi, çocuklarım gibi, şiirlerim gibi …

Ben senin hayalini sevdim sevgili

O HAYAL BANA HİÇ KAZIK ATMADI ÇÜNKÜ.

Seni yaşıyorum ve senli rüyalara hayalinle dalıyorum

ramızda aşılmaz dağlar var. Hasret kokusu sinmiş dört
duvar arasında, senin yanında olan ruhumu, seni, aşılmazlığı aşmış olduğumu düşünerek, nasırlı ellerimle sana sesleniyorum. Senin hiç bir zaman dayanamayacağın feryatlarım, sigaramın dumanıyla hasret kokan havaya karışırken bu cansız bedenlerde de bir sır olarak bütünleşiyor.

İmkansız oldukça tutkulaşıyorsun yüreğimde, sana bir ömür boyu imkansızım olmanı söylerken, seni yazan nasırlı ellerimi uzattığımda, sen ellerimi ellerimden esirgemiş ve imkansız olmayı reddetmiştin!.. Şiirlere hayranlığını sevmiştim; şiirliğini ve sonradan mısralarında yerini sessizce alacağını bilmeden...



Herkes güzelliğine hayrandı bense senin çocukluğunun maskesinde gizlenen olgunluğuna aşıktım... Hayat denen bu sahnede sana verilen rolü ne kadar iyi oynuyordun... Dilin "yüreğe" değer verdiğimi söylüyordu, ruhun ise kalıplaşmış zarfların ve kısır duyguların arasında geziniyordu. Yalanların
arasında doğruları arıyordun. Seni çok farklı yapan neydi biliyor musun benim yanımda?..

Hayır, güzelliğin değil canım; çocukluğundu... Ben asla bir bedende güzelliğe değer vermedim, zarfın ikinci planda geliyordu. Benim için her insanda olduğu gibi o zarfın içindeki mektup önemliydi. Seninde o mektubu
yüreğinle ruhunu birleştirip okumanı çok isterdim. Arayışıma son verme kararını verdiğim anda, bir güz akşamında karşıma sen çıktın.

Yüreğimde yaşadığım aşkı artık bedenleştirmek istediğimde, buna layık olarak seni gördüm. Ama yine aşkı yüreğimde yasamama sebep oldun ve imkansızlaşmayı reddederken aslında imkansızlaştığın farkında bile değildin... Marmara'ya anlattım seni... Seni sadece onunla paylaştım... Göz yaşlarım Marmara’nın
teninde hayat bulurken, Marmara feryat ediyordu kendisi kadar gerçek olan aşkların yitirilişine...

Kaç aksam seni bekledim... Seni paylaştığım Marmara’nın sevgisine dalgalarıyla köpük köpük anlattığı sahilde, kaç yakamozlu geceyi seninle izlemek istedim ama sen yoktun... Gökyüzünde bir yıldız gibiydin benim için... Elimi uzatsam tutacağım kadar yakın geliyordun oysa ki sen benim sevgimden yedi kat uzaktaydın.

Gözlerin yasama sevinci veriyordu bana, ama artık gözlerine bakmayı yasak etmiştim sırf aşkım yüzünden. Bu zulüm değildi, ölümün ta kendisiydi... Yine yalnızım iste... Yalnızlığımın soğuğunda hayalinin sıcaklığına
sarılıyorum... Seni yaşıyorum ve senli rüyalara hayalinle dalıyorum...

Sana her şeyden üstün olan aşkımı sundum, ama sen zamanın değer verdiği yalancı aşkın zehrini, gözleri kamaştıran altın kadehlerden içiyorsun. Biliyor musun bitanem seni ilk günden daha fazla aşkla seviyorum. Bir çığ gibi yüreğimde büyüyorsun...

Seni, seninle paylaşamayacak kadar çok seviyorum.

Seni, seninle paylaşamayacak kadar çok seviyorum. Çabalama sakın anlamak için beni. Benim derdim bendeki benleri, bendeki senleri seninle paylaşmak değil ki...Seninle anlam kazanmadı sahip olduklarım. Ben zaten güneşin parlak bir tepsi gibi kapladığı göğe yabancı değildim ki! Ayın kızıydım ben senden önce de. Simden bir örtü gibi üstüme örter ayı, hıçkırıklarımla renklendirirdim dolunayı...

Öpüşlerimi saklamadım hiç dudaklarına. İçimi kıpır kıpır yapan baharla taçlanan papatyaların sarı göbeklerinde de dolaştı dudaklarım, sahip olamadıklarının acısını inci tanelerine dönüştürüp yanaklarına bir kolye gibi dizen çocuğun acısını da tattı pembe yanım...

İstediğim için vardın hayatımda. Sana uyanan sabahlar katmak istediğim için, düşlerimde soktum seni koynuma. Gülüşünün haylazlığını, gözyaşlarının tuzlu tadını tatmak istediğim için “aşk”a düştüm bu deli oyunun kucağında. Sokaklarda yürüyen, kendi geleceğine adımlar atan milyarlarca insandan ikisiydik yalnızca. Düşünsene olasılıkların sonsuzluğunu...Rastlantıysa, çarpışmalarımızı ben kattım adımlarımıza...

İçimdeki melankolik kadını besledim yokluğunla...Bir kırmızı kadehin içinde boğuldum yalnızlığımla.Adaklar adamadım kavuşmaların uğruna.Çünkü sen kadar sensizliği de istedim ben aşkın tadına doyasıya varabilmek adına. Özlemek istedim seni, gecelerce uykusuz kalan bir kadının gözünü kapatıp rüyalara teslim olmasını istemesi gibi. Havai fişekler patlamalıydı gözlerimde seni yeniden gördüğümde...Kavuşmanın lezzetini sağlayan özlem değil miydi? Özlenmeyen bir yürekte aşk barınabilir mi?

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda elin elimde sarılmak istemedim yağmurlara. Yokluğunu yüklenip sırtıma, şeffaflığında hissedebilmek istedim seni umarsızca.Kolaydı ıslanmak sırılsıklam saçakların altında, zor olanı istedim; yağmurla değil, varlığının kattığı yoklukla yıkanmak...Başardım canözüm, az önce okşarken saçımın her bir telini bir sağanak, özleminle sırılsıklamdım sensizliği her bir hücremde anlayarak...

Seni tüm bencilliğimle sevdim...Sevilme ihtiyacımın cevabıydın sen...Aşkın sendeki yansımalarıydı beni çeken. Yankılanan sesimdi, sesindeki. Ben sevmenin bana ait olan kısmını sevdim. Deniz dibinin büyüleyici evreninden çıkıp, vurgun yiyen yanını sevdim. Dingin doğanın içine kattığım fırtınayı sevdim...Belki seni değil, seni sevmeyi; belki seni değil, senin beni sevmeni sevdim...

Bir senfoninin çok sesli ritminde, hayalini giyinip süslü bir elbise gibi üzerime, sonsuzluğa uzanan adımlarla dans etmekti istediğim. Sımsıkı sarıldığım bir beden yetmezdi ki bana. Kurallarla sınırlanmayan, dokunmakla doyulmayan bir eşti beklediğim...İşte tam bu yüzden sendin istediğim..

Uçurumların ürkütücü yüksekliklerinden uzanıp beni kurtaracak bir el istemedim. Zirvelerden diplere yuvarlanmanın tanımsız heyecanını tatmak istedim. Sakin limanlara, dingin havalarda demir atmak istemedim. Alabora olmak, deniz tuzuyla yıkanmaktı...Monoton bir huzuru değil, tutkulu bir kaosu seçtim.Bana göre değildir düz çizgiler bilirsin, sivri uçlu köşeleri severim...

Bedenimin içinde sanki binlerce peri, efsunlu sihirlerle ihtirasımı besledi. Dokunmak istemedim hemen, artık benim için erkek kelimesinin anlamı haline gelmiş tenine. Beklemekti tutkunun dehşetini arttıran. İlk dokunduğunda delice istediğin kadına, içine yuvarlandığın zevk dehlizlerini anımsa...İçiçeydik, bütündük, tektik. İstediğim için karışmıştık birbirimize...

Ayrılığın bir ahtapot gibi kollarını sardığı bir aşk istedim. Çünkü aşkı tüketecek kadar çok paylaşmak istemedim seninle...Paylaşıldıkça azalır tutku, paylaşıldıkça eskir aşk. İstemedim sıradanlığın gri ezikliğiyle renklenen bir sevdayı. Özeldi, özel kalmalıydı. Özlemeliydim hep seni, istemeliydin hep beni. Kavuşamamanın, yoklukların devasa gölgesi olmalıydı üzerimizde...

Ben seni kavuşmak için değil, kavuşmayı özlemek için sevdim...Öyle bir imza attın ki sol yanıma, gizli gizli dolaşıyorsun bedenimin her yanında...Öyle bir yazıldım ki alnına, taşıyorsun gitsen de dünyanın öbür ucuna...Buydu istediğim hayatıma anlam katan adamım, ben sensiz, sen bensiz hep yarım kalacak bir yanımız...

benim kırgınlığım aşka

Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...

Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni,
hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...

Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda değilsin ki?
Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...
Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...

Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın;
dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... İnanamadığın, Yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken
belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...

Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor...

Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum benim kırgınlığım aşk'a.

SevgiLiye açıLmamış Mektup

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…


Sen bulanıklaşsan da, gözüm hep ufuktaki yalnız haberciyi gördü… Buğulanmış cama çarparken yağmur damlaları, ben çizdim bir kâlp içine iki bedeni…
Zamanın bilmem hangi köşesindeydik hatırlamıyorum. İşime gelmeyen buluşmalardan kaçmadım sen varsın diye… Çam diplerinde petunyaları kuruturken ellerimizde, sen bana SENİ SEVİYORUM derken bile bakamıyordum gözlerine. Utancımdan … alışık olmadığımdan belki … belki de o öpülesi dudaklarından ayıramam dudaklarımı diye, korkumdan.. Farkına varamadım gerçeklerin.. Gözlerine saklanmış hainliği sezseydim eğer; … eğer, denizlerden çaldığın dalganın, bir mühür gibi yüreğime leke yapacağını çözebilseydim, mayasız öperdim seni.. Özüm’süz …


Güzel kelimeler istiyordum senden … Ay ışıklarıyla yıkanmış, okuyunca en çirkin anlarımın anlamlaştığı, okuyunca dokunduğun gözlerimin mızmızlaştığı …


Kulağımın arkasına fısıldanmış güzel kelimeler biriktirmiştim ben sana oysa… terk edip gitmeseydin ansızın; duyacaktın … Ben çırpınırken bir kaşık suyun derinliğinde boğulmamak için, sen görünce beni böyle çaresiz, beni böyle çırılçıplak; tutup çıkarırsın diye uzatmıştım ellerimi..Sen, biraz yukardan ifrit dolu yüreğinle bakıp gülmüştün hâlime.Oysa ben susmanı bekliyordum.. birde ıslak bedenimi sarmanı… bir “NEYİN VAR SENİN” e öyle ihtiyaç duymuştum ki o an; anlatmak istedim, ama sen … yoktun..!


Yıllar geçti aradan.. ve farkında olmadan…
Adımlarım daha büyük, daha hızlı ve daha sağlam…
Yokluğunda büyüttüğüm acılarımı her gün tazelemek zoruma gitmeye başladı. Ve hasretinin bitime uğraması gerekti. Eylüldü.. hüzün mevsimiydi.. nasıl unuturdum seni? Yaprakların salına salına karıştığı toprağı öpüyordum, “Vatanım” diye değil! Sen dön diye…


-Köylü kız- büyüsü bozulduğunda ben öğretmen olmuştum.. Hani rüyalarımın en güzel sahnesinde seyrederken, göz yaşlarımı tutamadığım … hani en mateminde gecenin; üzerimde bir hamal gibi taşıdığım sensizlik yükünü atmak istediğimde, düşünüp de derinlere daldığım….
Hatırladın mı?
Saçlarım; senin bildiğin kadar sıradan değil artık..
Gözlerime durulmayı öğrettim..
Dudaklarıma kilit vurdum konuşmasın diye..
Yüreğimdeki seni her gece zindana attım bensizliğin acısını, sensizliğin acısını çektiğim gibi çek diye! !


Gitme Sevgili!
Sokak aralarında yitirdiğim aklımı geri ver bana.. yüreğim yüreğinde.. Böyle kuru bir beden ne işe yarar sensiz.. Ya dünümü ver, yada hakkımı! çok mu arzu ettiklerim?
Hayatının kısa film akropollerinde hiç mi karem yok? Senaryoda figüran olarak ölmek istemiyorum.. al beni de gözlerine…

Gözünle gördüğün her seksiyonda bir sahtekârlık, her parselinde acı ve göz yaşı… Güzel kelimelerinden duymak istiyordum bir ikindi çayı ertesinde.. Dudaklarından dökülmedikten sonra, adıma yazılan mektupların ne albenisi var ki?


Evlendim…Soğuk duvarlarında, gece lâmbasının aydınlattığı kadar görebildiğim dünyanın eşiğinde, bedenimi saran başka kolları sen zannedip doyasıya, hissedilmeyen kokunu sineye çektiğim günler aklıma geldi..

Evlendin…İkinci sayfa haber bültenlerinden öğrenmek istemezdim… Bilmek isterdim yerime koyduğun biblonu… Kim bilir hangi Can sırada bekliyordu Yanmak için… Farkında olmadan işlediğin günahın bedelini ödeyeceksin demiştim … Yüreğimi yüreğine koymuş olsaydın farkına varırdın süzülmemiş gerçeklerin… Arsız gönül kuşun konmuştu bir başka evin bir başka penceresine…Açar mıydı? …


Yıllar geçti aradan … farkında olmadan.
Cebimde kimsenin göremediği bir öfke saklı sevdiğim… Çıkardığımda dağ dayanmaz ki gönlün dayansın? Ben, kaybolmuşluğun sefasını sürerken, sen, bensizliğin nedametini çekiyorsun… Hissediyorum bunu…Ne ektin ki biçesin?

Beni arıyorsan;
Yokum! !
Sisle çevirdiğin bu evren, artık benim olmadığı kadar, seninde değil! !
Zaman hızla akıp gidiyor..
Yıllar sonra bugün, bakıp da halime gülmeyeceğim… Gözlerime durulmayı öğrettim…
Dudaklarım, dudaklarında güneşe selam çakmayacak artık..
Erkekçe, namusluca çekip gideceğim gözlerinin önünden;
Arkasına bile bakmadan…

Dur! !
Yaklaşma…
Yollarına toz olduğum sevgili! !
Dudak büktüğüm gidişine…
Yüz eskittiğim zamanla..
Ey Yüreğimi yüreğine bir kez olsun konuk edemediğim sevgili! ! !
Dokunma ellerime..
O eller ki, zamanın bir köşesinde, okul kaçışlarının heyecanıyla atan kâlpleri bir bedene dolduran; sonra Tek can ile kenetlenip kaderin vahametini inadıyla kıran eller…


Git..

Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…